SAYFALAR

6 Ekim 2018 Cumartesi

ODYSSEY -YAY- HERKÜL




"...Çok akıllı Odysseus da bu ara koca yayı yoklamış ve her yanını gözden geçirmişti. Sazı iyi kullanmasını bilen bir ozan nasıl koyun barsağından bükülmüş yepyeni bir teli kolaycacık gerer de tutturursa sazın iki yanına, Odysseus da öyle gerdi koca yayıi hiç zorluk çekmeden, sonra sağ eliyle kirişi tutup çekti. Kiriş de öttü güzel güzel, tıpkı kırlangıç gibi. büyük bir korku aldı tekmil talipleri, suratlarında renk menk kalmadı hiçbirinin, o sıra Zeus da büyük bir işmar verip gürledi. Çok çekmişti tanrısal Odysseus çok sevindi buna, bir işmardı bu kendisine sibri akıllı Kronos'un oğlundan. Masanın üstüne koyduğu çıplak sivri oku aldı eline, öbür oklar duruyordu okluğun içinde sessiz sedasız, az sonra onları birer birer Akhalarda deneyecekti. Oku koluna aldı taktı yaya, kirişle yeleği çekti, nişan aldı oturduğu yerden ve attı oku... " [Odysseia 21:405]





Odyssey'in YAY'ı bir "TÜRK TİPİ" yaydır.


"Bunları tanrılara benzer İphitos vermişti, Eurytos'un oğlu, Lakedaimon'a konuk gittiğinde Odysseus'a armağan diye.
[Odysseia 21:1-15]



Homer'e göre Oechalia* Kralı Eurytus okçuluğu ile övünmekte ve gurur duymaktadır. Apollo'ya meydan okur. Apollo Eurytus'u öldürür, böylelikle yay da miras olarak Eurythus'un oğlu İphitos'a kalır. Odysseus ile İphitos arkadaştır. "Oxulos"un (Oculus, Oxylus olarak ta geçer) soyundan gelen İphitos tarafından Lakedaimon (Sparta) ziyareti sırasında Odysseus'a hediye edilmiştir... 

[*Oechalia, Teselya'da (Selanik) bir kent, merkezi ise Larissa, yani Pelasg kökenli.]


"Oxulus" kelimesinde bile "OK" "OĞUZ" ve "ULUS" kelimeleri rahatlıkla görülür. Ayrıca, Odysseus destanının sonradan yazılması ve de İphitos ile aynı dönemde yaşamadığı halde; (İphitos MÖ 9.yy'da yaşamışken, Truva Savaşı'na katılmış olan Odyssey MÖ 12.yy'dan nasıl zıplamış MÖ 9.yy'a?) ; YAY'ın onun tarafından Odysseus'a verilmesi.... sonradan uydurulmuş bir hikayedir, çünkü o YAY İskit'in babası olan Herkül'e aittir...



Herkül ile Oechalia Kralı Eurytus, 
MÖ 600 - Etrüsk / Güney Etruria




Bir de Herkül'ün açısından bakalım: 
Kral Eurytus'u Apollo mu Herkül mü öldürmüş?...


Herkül (Erkle/Erkul/Erakles) Oechalia Kralı Eurytus'u ziyaret etmiştir. Bu sebeple de Eurytus dedikleri Argonot değil Kral olanıdır, ayrıca ok atmada usta olan da Kral Eurytus’tur. “Ok atmakta kendisini yenecek olana kızını vermeye ant içen Eurytus’un karşısına Herkül çıkmış ve yenmiş. Ama Eurytus sözünü tutmamış ve Herkül’ü sürülerini çalmakla suçlamış. Yalnız oğlu İphitos Herkül’den yana çıkmış, lakin çıldıran Herkül onu öldürmüş. Bunun cezası olarak da esir olarak satılmış. Özgürlüğünü kazanınca da dönüp Kral Eurytus’u öldürmüş.” (Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü). 



HERKÜL'ÜN OKÇULUĞU....


Nasıl olduysa, Herkül okçuluğu bir İSKİT'ten öğrenmiş, hatta "öğreten" Yay'ı Herkül'e hediye etmiş. Halbuki, Heredot'un Tarih kitabında İskitlerin atası "Herkül" veya "Targitay"'dır :


Heredot 4:10 ; "Herakles yaylarından birini (çünkü o zamana kadar iki yayı vardı) kurdu, omuzdan atma kılıç kayışının nasıl kuşanıldığını gösterdi, sonra yayı ve kılıç kayışını kadına verdi, kılıç kayışının tokasında altın bir kupa vardı (İskitlerdeki gibi Ant Kupası-SB) . Bunları verdikten sonra gitti. - Çocukları doğdular, büyüyünce anaları adlarını koydu: birincisinin adı AGATHYRSOS (AĞAÇERİ), sonrakinin GELONOS (GELON/JELON/YILAN), en küçüğünün SKYTHES (İSKİT). Sonra Herakles'i sözüne bağlı kalarak onun emretmiş olduğu şeyi yaptı. Çocuklarından ikisi Agathyrsos ve Gelonos istenilen şeyi yapmadılar, kendilerini dünyaya getirmiş olan anaları onları kovdu, çıkıp gittiler, en küçükleri Skythes istenileni yaptı ve yerinde kaldı (Tıpkı eski Türklerdeki gibi, küçük olan kalır). Sonradan gelen bütün Skyth kralları bu Herakles oğlu Skythes'ten türemişlerdir. Skythlerin bugün de kılıç kayışlarında asılı duran kupalar Herakles'in kupasının anısını sürdürürler..." (Taşbabalar ve kemerlikler :))


Bu durumda, oğul mu babaya öğretiyor, yoksa baba mı oğula yayını miras bırakıyor? Miras bırakıyorsa nasıl "oğlundan" öğreniyor?... Üstelik bu yay'dan iki tane varmış...!


Başka bir bölüme geçelim ve dipnotta ne yazıyor okuyalım...



Herodot, 1:73

Bir parti göçebe İskit, bir ayaklanmadan sonra gizlice Media'ya kaçmıştı, o zamanlar burada Phraortes oğlu, Deioke storunu Kyaxares* egemendi. Kyaxares ilkin bu yalvararak gelen İskitleri iyi karşılamıştı, o kadar ki, kendilerine büyük değer vermiş, genç çocukları 
yay kullanmasını ve dil öğrensinler diye bunlara emanet etmişti. (105)

(dipnot 105) : Herodotus (Tarihçi, MÖ 5.yy,Bodrum) ve Callimachus'a (Şair, MÖ 310-240 - Kirene/Libya) göre Herkül, okçuluk sanatını adı TEUTARUS olan bir İSKİT'ten öğrenmiştir. Theocritus (Şair, ölüm MÖ 260)'a göre Herkül okçuluğu bir Argonot olan Eurytus'tan öğrenmiştir. Atinalıların ordusunda birçok İskit okçuları vardır, hatta Greklerin arasında da. [kaynak linkten çeviri] [*Kyaxares = Siyaksares MÖ 625-585]




Burada ise Herkül'e okçuluğu öğretenin "Argonot olan Eurytus" olduğu yazıyor, 
Kim bu Eurytus?


Eurytus'un Argonot olduğu, en eski 'Grek' şiir kitabı sanılan, ama çalışmalar sonucunda MÖ 5.yy'da değil de daha geç bir dönemde Homer'i taklit eden biri tarafından MS 4.yy'da yazılan "Orphic Argonautica" ile Rodoslu Apollonios tarafından MÖ 3.yy'da yazılan "Argonautica" da geçer. [Bu arada, tarihleri de takip edebiliyoruz değil mi?]


"Argonot Eurytus" Echion'un kardeşi ve Hermes'in oğludur. Hermes (Ermes) ise ne "Grek" tanrısı ne de "Grekçe" bir kelimedir, kendisi Pelasglıdır. Argus tarafından yapılan geminin mürettebatı olması dışında hiçbir sıfatı yoktur, ama Kalydon yaban domuzu avına katılmıştır. 


Böylece, Apollo tarafından öldürülen ve de Odyssey'e yayı veren İphitos'un babası olan Kral Eurytos ile Herkül'e "okçuluğu öğreten", ya da yarışan, Kral Eurytos'un aynı kişi olduğunu söyleyebiliriz. Yani, Theocritus'un yazdığı gibi Argonotlu Eurytus değildir, Herkül'e okçuluğu öğreten, İskit Türklerinden Teutarus'tur (Teutar : ne kadar da çok benziyor Teucer / Tatar kelimelerine)... 

Mitolojileri yazarken Kral Eurytus'u öldüren olarak biri Apollo'yu yazarken diğeri Herkül'ü uygun görmüş... Tabi bu hikayeleri takip etmek isteyenlerin kafasını karıştırıyor...


Şimdi de lakabı bazı yerlerde "Şarap Adamı" olarak geçen Kalydon Kralı Oeneus'a bakalım; 


Aetolia bölgesinde Kalydon şehrinin kurucusu Aetolus'un oğlu Calydon, Calydon'un yeğeni Agenor ile kızı Epicaste'nin oğlu Porthaon, Porthaon'un oğlu Oeneus... Aetolus ise Endymion'un oğludur ve Endymion ise Elis'in kralıdır... Endymion ayrıca başka bir mitolojik hikayede daha geçer. Artemis'in, daha doğrusu diğer adıyla Ay Tanrıçası Selene'nin aşık olduğu ve de Bafa Gölü-Latmos'da geçen, çoban Endymion... Peki Aetolia'nin 'Grekler' gelmeden önceki halkı kimlerdenmiş? Lelegler... "Grekçe konuşmayan" Pelasgların soyundan gelen ve bugünün Yunanistan'ında yerlisi olan Lelegler... Tanrısal Pelasglarla beraber Truvalılar ile müttefik olan Lelegler  (Homer İlyada 10:429)... Truva Savaşı'ndan sonra başlayan 'Grek' göçlerinin gelmesiyle Efes bölgesinden kovulan yerli Lelegler... 


Pelasg tanrısı Hepheastus'un torunu olan Erykhthonios, Erykhthonios'un oğlu Pandion, adı bile "Grekçe" olmayan (Pelasg tanrısıdır) tanrı Poseidon ile bir anılan Pandion'un oğlu Erechtheus, Erechteus'un oğlu Orneos, Orneos'un oğlu Peteos, Peteos'un oğlu Menestheus, ve Menestheus Truva Savaşı'na katılan "Atinalıların" komutanıdır. Orneos'un atası olan Kral Pandion zamanında (Atina'nın 5.inci kralıdır!, MÖ 1437-1397, zaten mitolojik ilk krallarının tarihi de MÖ 1556 dan geriye gitmez!) "Atinalıları" üzüm bağı ile tanıştıran kişi ise İkarios'tur, lakabı "şarap adamı" olan Kral Oeneus değil ! 


Ancak, buradaki isimlerin birbirlerine benzemesi de gözden kaçmamalıdır : Oeneus - Orneos ; Erechtheus (Erek) - Erykhtonios (Eruk) - Erymanthos Dağları (Erum)... Ayrıca, her iki ailenin PELASGLARLA ilişkisi vardır...



Kalydonian Yabandomuzu Mitolojisi:


"Arkadai'nın Erymanthos dağında korkunç bir yabandomuzu varmış. Eurystheus bu hayvanın kendisine diri olarak getirilmesini buyurmuş. Herkül de aylarca izlemiş canavarı; o sırada da dağdaki at adam Pholos'un konuğu olmuş. Bir gün at adamlarla tartışmaya girip birçokklarını öldürmüş. Sonra yaban domuzunun peşine düşüp onu bir ağ içinde yakalamış. Eurystheus hayvanı görünce korkusundan bir fıçının içine saklanmış." (Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü)


Bu yaban domuzu Elis'in kuzeydoğusundaki Erymanthos Dağları'nda geziniyormuş ve halkın başına da "Yay'ın Ecesi Artemis" musallat etmiş... Kral Oeneus kutsal tepede tanrılara yıllık hasat kurbanları düzenlerdi, lakin bir ayinde tanrıça Artemis'i unuttu. Buna kızan Artemis halka musallat olsun diye ormanların en vahşi hayvanı olan yabandomuzunu gönderdi. Bu domuz tüm bağları ve ekinleri mahvediyordu, halka saldırıyordu. Sur dışında yaşayanlar kendilerini korumak için sur içine girmek zorunda kaldı. İşler yarım kalınca da kıtlık başgösterdi. Oeneus en iyi avcıların krallığına gelmesi ve bu yabandomuzunu avlamaları için ülkenin her yerine mesaj gönderir.



ATALANTA


Apollodorus'a göre (MÖ 180) Atalanta'nın babası İasos, Pelasglı Arcas'ın soyundan gelen Lykurgos'un oğludur. Arcas ise Zeus ile Callisto'nun oğludur. Pelasg soyundan gelen Pelasgus'un oğlu Lycaon'un kızı olan Calissto ise Artemis'e tutkun bir su perisidir. Zeus Artemis'in kılığına girer ve Calissto'yu baştan çıkarır. Beraberliklerinden Arcas doğar. Hera kıskançlık krizine girer ve Calissto'yu bir ayıya çevirir, ama Arcas'a yetişemeden Zeus oğlunu saklar. Sakladığı bölge daha sonra Arcadia olarak anılmaya başlar. Bir gün anne tarafından büyükbabası olan Lycaon tarafından verilen bir şölende Arcas kurban edilmek üzere sunağa konulur. Lycaon Zeus'un kızına yapılanlardan memnun değildir ve Zeus'a seslenir ve "Eğer akıllı olduğunu düşünüyorsan gel ve oğlunu yara almamış bir şekilde bütünle" diyerek kışkırtır. Zeus öfkelenir ve Arcas'ı bütünler, ardından da öfkesini Lycaon'a kusar ve onu bir Kurt Adam'a çevirir. Zaten Lycaon'da Kurt demektir. Arcas'da ülkenin yeni kralı olur. Bir av sırasında annesi olduğunu bilmeden Calissto-Ayı'yı öldürmeye teşebbüs eder ama Zeus tam zamanında yetişir ve Arcas'ı da bir ayıya çevirir ve anneyle birlikte gökyüzüne yerleştirir: Büyük Ayı ve Küçük Ayı Takımyıldızı olurlar. (Zeus'un madem bu gücü var, niye anneyi insan yapmamış?!). 


Herodot'ta (4:105) Balkanlar'da yaşayan Neuriler senede bir kere Kurt'a dönüşürler. İskit boyu olan Neuriler, diğer İskit boyları olan Budin, Agathyrsos ve Gelon ile de komşudur. Başka kimler Avrupa'da "Kurt Adam" olarak tanınıyordu? HUNLAR.




Arcas kelimesi ise Latince'de Arcus Yay/Sadak anlamındadır 
ve Okçu anlamına gelen Archer kelimesi de bundan türetilmiştir. 

Arcadia'da da Taygetus ile Erymanthos adında dağlar var;
Taygetus; Tau / Dağ...
Erymanthos; Eruman / Eriman / Erman...




Homer (Ody 6:103):
"Artemis elinde oku, ordan oraya koşarsa nasıl
koca Taygetos ya da Erymanthos dağları boyunca
yabandomuzları, hızlı geyikleri kovalar sevinir..."


Demek, adı ve kökeni "Grekçe" olmayan tanrıça Artemis Erymanthos ve Taygetos Dağlarında yabandomuzları ile geyik kovalıyormuş... Ne zaman gitmiş oralara ? Tabi ki MÖ 6.yy'dan önce değil, çünkü "Grek" mitoloji anca o dönemlerde yaratılmaya başlanmıştı. Her ne kadar Hesiod ile Homer mitolojileri, hem de Anadolu'dan alarak, oluşturmuş olsa da, onların yazmaları da MÖ 6.yy'da orjinalliğini yitirmişti.



Tekrar Atalanta'ya dönersek... 


İasos oğlu yerine kızı olunca Atalanta'yı ormana bırakır. "Dişi Ayı" (yine bir ayı var) tarafından emzirilen Atalanta'yı avcılar bulur ve bir avcı gibi yetiştirilir. Oeneus'un bu mesajını alanlardan biri de Atalanta'dır. Diğer avcılar bir kadının yanında avlanmayı hakaret olur görürler ama Oeneus'un oğlu Meleager avcıları ikna eder ve Atalanta'da ava katılır. Atalanta'yı koşuda hiç kimse geçemezmiş, taliplerini sürekli yener ve kendisiyle evlenebilecek seviyede olmadıklarına karar verirmiş. Onunla evlenmeye layik olan kişi Atalanta'yı yenmeliymiş. Bu hikaye tıpkı bizim Banu Çiçek'in hikayesine benziyor, değil mi?... Neyse... 


Ava başlamadan önce Atalanta'ya iki Kentaur tecavüze yeltenir, Meleager onları öldürür ve bu olayda Atalanta'nın gönlünü kazanır. Av sırası geldiğinde yabandomuzunu ilk yaralayan kişi Atalanta'dır, ama işini bitiren Oeneus'un oğlu Meleager'dir. O da ilk kanı akıtan olarak ödülün Atalanta'ya verilmesini önerir. Ama amcası Thestios'un oğulları, erkeklerin avda olduğu bir ortamda bir kadının ödülü almasının utanç verici olduğunu söylerek hakaret ederler.  Meleager öfkelenir ve Thestios'un oğullarını öldürür ve yabandomuzunun derisini Atalanta'ya verir. Meleager'in annesi Althaea kardeşleri ve oğullarının öldürüldüğünü görünce öfkelenir, farkına varmadan bir kehaneti yerine getirir : Fates'ten  (Kader) çalınan bir odun parçası ateş tarafından yutulursa, Meleager'i ölecektir. Althaea sarayda saklı tutulan bu odun parçasını bulur ve ateşe atar ve Melager'in yani kendi oğlunu öldürmüş olur. Bunu öğrenince de kendi canına kıyar. Kral Oeneus'a kızmış olan Artemis'de böylece intikamını almış olur. Meleager aynı zamanda bir Argonot olarak da geçer.



Bu arada Peleus av sırasında yanlışlıkla ev sahibi Eurytion'u öldürür. Bunun üstüne avcıların hepsi birbirine girer, böylece Artemis'in intikamı devam etmiş olur. Peki Kalydon yabandomuzunun postu nereye götürülmüş? İphitos'un Odyssey'e yayı hediye ettiği yere, Sparta'ya... :  Laconia (Sparta) Tegea'daki Athena Alea tapınağına götürülmüştür. 


Bilinen bir gerçek var ki, o da Tanrıça Athena'nın ancak Truva Savaşı'ndan sonra "çalınmasıyla" "Greklerin" arasına girmesidir, tıpkı "Pallas"ı da çaldıkları gibi... MS 2.yy Pausanias'un notlarına göre, yabandomuzunun postu zamanla çürümüş ve tüylerini kaybetmiştir. Ayrıca, Augustus'un Marc Anthony'nin yenilmiş müttefiklerinden ganimet olarak dişlerini alıp Roma'ya götürdüğünü yazar :"...İmparator'un bahçesindeki Dionysos tapınağına adanmıştı, Kalydon Avı tapınağın ana alınlığının temasıydı". (Pausanias 8:45:6 - 8:47:2)


Meleager, Artemis'in öfkesi ve Kalydon yabandomuzunun hikayesi İlyada destanında da yer alır.


Homer (ilyada, 9:530-600)
"..Kuretlerse Kalydon'u almak için yanar tutuşurlar,
Altın tahtlı Artemis iş açar başlarına,
sunmadı diye bahçesindeki taze meyveleri,
çok içerlemiştir Oineus'a..."





Peki, HERKÜL'e okçuluğu öğreten TEUTARUS başka nerede geçiyor?


HESİOD - Lycophron, 55-65




Ah! Şanssız hemşire! Yine yanıkları görüyorum,
Pelides'in oğlu Pelops'un kemiklerini alevlerden kurtarıp kül kabına koyarken oluşan,
Letrina'nın yanında yanan ateşten zıplayan,
ve Teutarus'un elastik yayından hızlı,
Sinek kanatları pervanesi gibi, İskit çeliği gibi çınlayan!


[dipnotlar:
* Bir kehanete göre Truva ancak : 1. Aşil'in oğlu ; 2. Pelops'un kemikleri ; 3. Herkül'ün okları ; getirilince ele geçirelecektir. Sonuncusu İskit Teutarus'un Ok-Parçası olarak anılır, çünkü Herkül'e okçuluğu öğreten o'dur.
* Letrina Elis'te bir şehirdir, Pelops'un kemiklerinin gömüldüğü yerdir.]



Peki, Pelops dışında başka kim ELİS'ten idi?
Tabi ki Odysseus'a YAY'ı hediye eden arkadaşı İphistos ile
Oeneos'in atası da ELİS'liydi...

Bağlantıları görebiliyor muyuz?...



"ATİNALILAR"DA OKÇULUK NE ZAMAN BAŞLAMIŞ?


Andocides (politikacı, hatip. MÖ 440-MÖ 390) 
Barış Üzerine: 3.5 bölümünden: 
[kaynak linkten çeviri]

- İlk olarak, bu süreçte Peiraeus'u takviye ettik: ikinci olarak, kuzeye Uzun Duvarı inşa ettik: ondan sonra, Pers kralı ile onun barbarlarını yenerek Ellinas'ın bağımsızlığını getiren, ama dengesiz ve eskiyen mevcut triremes filosunu yüzlerce yenisiyle değiştirdik: ve işte bu sırada önce üç yüz süvari kaydederek üç yüz İskit okçusu satın aldık (4). Bu şekilde Atina demokrasisine güç kattık.

[(dipnot 4) Süvariler yedinci yüzyıldan beri vardı. Altıncı yüzyılın başlarında Solon, varlıkları düzenleyen yasaları çıkardığında vatandaşlar ikinci bir mülk edinebilecek kadar zengin olduklarında savaş zamanında kendilerine at sağlayabildiler. Okçular Salamis (MÖ 480) den kısa bir süre sonra da ithal edilmişti.]


Demek ki, Atina’da MÖ 7.yy'a kadar ata binemiyorlar ve okçuların da önemi yoktu, hatta MÖ 5.yy'dan önce okçuluk yoktu!


Burada önemli olan bir başka nokta ise Persler ile İskitlerin farklı etnik altında ele alınmalarıdır. İskitler, batılıların (ısrarla) iddia ettiği gibi 'Pers' ise, o zaman niye savaştığı bir milletten başkentleri Atina'ya 'kolluk kuvveti' olarak İskit Okçuları'nı ithal etsin? Demek ki, İskitler 'Pers' değilmiş!...


Bu İskit Okçuları'nın adedi de Andocides'in Barış Üzerine eserinde (yukarıda) "300" olarak verilmişti : "...Sparta ile yapılan barış antlaşması sonucunda köle olarak satılan 300 İskit.."... Siz yoksa "300 Spartalı" mı sanmıştınız?... 300 Spartalı yok, 300 İskit var ... Ah şu Hollywood... ;) Ve bu İskit Okçuları Atina'nın Jandarmalığını yapıyordu...



Pelops ve Hippodamia / MÖ 1.yy- MS 1.yy
Pelops'un İskit Başlığı ve Pantalonu var...! Yani bir "barbar" gibi giyinmiş...



Bu arada PELOPS kim?...


Peloponnese (Mora yarımadası) adının Lidyalı Tantalos’un oğlu Pelops’tan geldiğini söylerler. Lidyalılar Pelasglarla akraba, dolayısıyla Pelops da Pelasg kökenlidir. Mitolojiye göre, Truva kralı İlos oğlu Ganymedes'in Olympos'a kaçırılmasından sorumlu olan Tantalos ile Pelops'u Anadolu'dan kovmuştur. 


Homer'e göre de Menelaus ile Agamemnon Pelops'un soyundandır. Anadolulu Tantalos'un halkı anaerkildir, bu yüzden de Olympos tanrılarını, yani Zeus'u redederler, lanetlenirler. Halikarnas Balıkçısı'na göre de baberkilliğin anaerkilliğe üstün çıkması burada başlar ve bu lanet yüzünden de Agamemnon'un soyu kızı Elaktra ile biter.


19.yy'da Anadolu Akademisi başkanlığı yapmış olan Hyde Clark ise Tantalus adını Troadlı Dardanus ile ilişkilendirir. Dardanus, Sakamander ile İda'nın oğlu Truva Kralı Teucer'un kızı Batea ile evlenir. Mitolojide İlion şehrinin kurucusu İlus hem onların oğulları, hem de ondan sonraki kuşakta gösterilen Tros'un oğlu olarak geçer. Bu durumda Truvalılar, Lidyalılar ve Tantalos'un soyu akrabadır diyebiliriz. İonyalılar'da Pelasg kökenlidir.


Truvalılarla Pelasglar müttefiktir. Truva'da Scamander, yani Saka varken, Pelasglar'da da Saka vardır: [“Pelasgların Türk Dilli halklardan olması” için bknz. Prof.Çingiz Garaşarlı: "Trakyalılar, Pelasglar, Truvalılar ve Etrüsklerin hepsi akrabaydı" (Truvalılar ve Etrüskler Türk İdi)].


Burada hatırlamamız gereken önemli bir başka dipnot ise, 'Hellenler'in her şehre, her bölgeye bir 'Kurucu Ata' miti uydurmuş olmalarıdır. Mitoloji tarih değildir, insanlar duydukları hikayelere birçok yenilikler ekler, bu yüzden güvenilmezdir. Ama öbür yandan, destanlar tarihi kişilikler, kahramanlar ve olaylar barındırır.


Halikarnas Balıkçısı'nın da dediği gibi "Hellenlerin tüm tanrıları Anadolu'dan gitmedir' ve başlıca tanrı/tanrıça isimleri 'Grekçe' bile değildir. Ya da Azra Erhat'ın Mitoloji Sözlüğü'nün önsözünde dediği gibi: "Mitosa güven olmaz, ilişiksiz ve uydurmalarla doludur... Yunan mitosları Homer ile Hesiodos'la başlasa da zamanla birçok ekler ve katkılarla çoğaltılmıştır... Binbir kent devletlerine ayrılmış olan 'Yunanistan'ın her bölgesi için bir mitos yaratma hevesindedir. Kendi bölgesiyle ilgili efsaneler uydurmaktadır. 'Yunan'ın klasik denilen çağı sona erip de yaratıcılığın azaldığı dönemde, yani Hellenistik dönemde, efsaneleri toplama ve derleme işine girişilir."


Yani, Pelops'un sürülmesiyle Agamemnon ile Menelaus'un atası olma durumu tamamen mitostur. Ama Pelasgların 'Mora' yarımadası dahil bugünün 'Yunanistan'ındaki, Homer öncesi yerleşim yerleri tarihsel gerçekliktir, tıpkı hem Yunanistan'da hem de Türkiye'deki Larissa şehir adları gibi. Ya da Pelops'un sürülmesiyle başlayan Olimpiyat oyunları gibi...


Bu arada Yunanca “okçu - yay" kelimesinin karşılığı - τοξόται / τοξότης (toxótai / toxótis) (Archer) = Toksotai - tokso/tai - torkso/tay (turkso/tay ), bana İskit filozof Tokharis (Toharis- MÖ.6.yy) ile Kimmer Toktamış (Tygdamme/Lygdamme- MÖ.7.yy)'ı hatırlattı.


Odysseus'un hikayesi Dede Korkut'un Bamsi Beyrek ve Basat'ın hikayeleriyle birebir örtüşür, hatta aynı kaynaktan çıktığı söylenir.


Odysseus Destanı İlyada destanından çok çok sonraları yazılmıştır. MÖ.6.yy'dan önce yazılmış İlyada veya Odysseus yoktur, hatta kalan parçalar bile MÖ 3.yy'dan geriye gitmez, ki en eski tam metin 15.yy'dan sonra yazılmıştır. [kaynak link]


Tek bir kaynaktan çıkan hikayeleri her bir "kalem" kendine göre yazmış ve hikayelerden hikayeler doğurmuş. Böylece "aynı" kişiler zamanlar "farklı" kişiliklere bürünmüş. Bu tip olaylar aslında "Hellenlerin" kahramanlık destanlarına öykünmeleridir, birbirlerine ulusal düşünce sisteminde bağlanmak için yazılmıştır. Halbuki, hepsi uydurulmuş hikayelerdir. Tıpkı Argonotlar adı altında birlik olup Altın Post'u almaya gitmeleri gibi... Truva Savaşı'na da hep beraber gitmeleri de var tabi, ama bu savaş gerçektir, ne yazık ki olduğu gibi yazılmamıştır.


Etrüsklerde Odysseus'un adı Uthuze /Oduze'dir, bu sebeple Romalılarda adı Ulysses (Ulusses) olmuştur. Oduze'den Odin'e bile götürebiliriz. Oduze - Ulusses - Odin.. Ayrıca, Odin de Truva Savaşı'ndan sonra bir gezgin gibi oradan oraya gitmiş ve en sonunda yolculuğu İskandinavya'da son bulmuştur... Ve Albrecht Dihle'ye göre Odyssey kelimesi "Grekçe" bile değildir...


Tüm bunları okuduktan sonra YAY'ın ilk kime ait olduğunu bulabildik mi?...

Semra Bayraktar




Yönetmen: Mario Camerini
Roller ve Oyuncular:
Odyssey - Kirk Douglas
Penelope - Silvana Mangano
Antinoos - Anthony Quinn

Truva Savaşı'ndan sonra evine dönmeye çalışan Odyssey ve ekibi Poseidon'un oğlu olan Tepegöz'ü öldürdüğü için Poseidon kızmıştır ve onlara zorlu bir yolculuk hazırlar. Akdeniz'de 10 yıl boyunca ordan oraya savrulurlar ve bir türlü ülkeleri İthaka'ya dönemezler. Odyssey'in eşi Penelope de zorlu bir dönem geçirmektedir. 10 yılını savaşta, 10 yılını da dönüş yolculuğunda geçiren Odyssey yüzünden diğer krallıklardaki bekar krallar hem İthaka'ya hem de Penelope'ye talip olmuştur. Penelope ise eş seçimini sürekli ertelemektedir. Taliplerine Odyssey'in yay'ı ile oku 12 baltanın gözünden geçiren kişi ile evleneceğini duyurur. Bu sırada Odyssey bir yolunu bulup evine dönmeyi başarmıştır ama durumu görünce kendisini ifşa etmez ve dilenci kılığında gezinerek ortamı gözlemler....