SAYFALAR

31 Mayıs 2025 Cumartesi

CASUS ARKEOLOGLAR 5 - SB

 


Dünya Savaşı'ndan Soğuk Savaş'a

OSS Başkanı William Donovan (*), Almanya'nın sonunu Başkan Roosevelt'e şöyle anlattı: “Yakın felaket ve kesin düşüşün resmi... Karmakarışık bir Genelkurmay ve yarı ölü Dışişleri Bakanlığı'na bir dizi diplomatik temsilcilikten çığlıklar akıyor.” Macarlar Mihver'den çıkmaya uğraşıyor ve “kurnaz Bulgarlar (Almanlara) her türlü oyunu oynuyor, Türkiye'ye geziye gidiyor” gibi yapıp gizli görüşmelere oturuyorlar. Bütün bu olaylar “çürümüş Nazi diplomasisinin ölüm döşeğindeki çırpınışlarıydı.”

Ancak Türkler, Hitler Almanyası'nın ölüm döşeğinde olduğu sonucuna varmakta yavaştılar. Bir İngiliz yetkilisine göre korkuları “bir filo Alman uçağının (İstanbul'u yakıp, bir uçtan diğerine yok etmesiydi. Bu sanırım en büyük saçmalık. Doğru ise bizim, Türklerin savaşa girmesini isterken, Harakiri yapmalarını da istediğimizi gösteriyor. Türklerin kaygısı hem kentin zayıflığını; dar sokaklar, ahşap evler ve hava savunma gücünün yokluğu hem de Abwehr'in yaydığı kandırmacayı yansıtıyordu.

Türklerin kendilerine karşı savaşa girmemesi için Almanlar bu kaygıları körüklüyordu. Türkiye Müttefikler'e katılırsa, Alman İstanbul esprisine göre bir Alman diplomatı, “Gece karartmaya gerek yok. Saldırırsak, gün ortasında saldırırız” demişti. Havadan yapılan İngiliz gözlemleri, Bulgar havaalanlarında Almanların çok az uçağının kaldığını ve Sofya'daki Türk askeri ataşelerine Abwher'ce verilen sayıların abartıldığını ortaya koydu. İngiliz istihbaratı Türk generallerine, Almanların böyle bir saldırıya girişecek durumda olmadığını söylediğinde, Türkler İngilizlerin kendilerini aldatmaya çalıştığını varsaydılar.

Von Papen başarılı bir duruma hâkimiyet oyunu oynarken, Türkler Almanya'nın savaşı yitirdiğine inanmaya başlamıştı. Sonuçta Müttefikler'le daha çok işbirliği yaptılar. İngilizler, Ankara'nın kazanan yana katılması için çok çalıştı. Churchill kişisel olarak inandırmak için İnönü'yle görüştü. Ancak Türkler, dev oranda askeri malzeme almadan bir şey yapmak istemiyordu ve bu oran da, Müttefikler'in sağlayabileceğinin çok üstündeydi. Bu arada trenler, Alman İmparatorluğu'nun fabrikalarına Türk kromu taşıyarak Türkiye sınırını geçiyordu.

ABD istihbaratına göre “Türkler bu ilkbahar ve yaz ne olacağını görmek istiyor”du. “Müttefik ikinci cephesinin başarılı olacağından emin değiller ve Rusya'nın Türkiye'ye göz diktiğine inanıyorlar.” Şubat 1944'te İngiltere Türkiye'nin savaşa gireceğinden umudu kesti ve yardım yollamayı durdurdu. Bir gün İnönü, Büyükelçi Knatchbull Hugessen'i (*) Sabır Yılları adlı bir kitap okurken gördü ve “Bu sizin Ankara'daki büyükelçilik yıllarınızı mı anlatıyor?” diye sordu. Bir Sovyet askeri ataşesi, Türkiye'nin konumunu dalga geçerek şöyle niteledi “Tout prendre, jamais rendre, toujours pretendre.” (Her şeyi almak, hiçbir şey vermemek ve her zaman bir şey yapar gibi görünmek.)

İngiliz ve ABD Dışişleri bakanlıkları Türkiye'yi savaşa sokamıyorsa da, OSS en azından Almanya'ya krom cevheri satışını durdurabilirdi. Zamanın azaldığını bilen Almanlar alımları hızlandırmıştı. MacFarland (*) ve İngiliz meslektaşları, Türkiye'deki demiryolu köprülerini uçurmanın siyaset ve istihbarat işbirliğini tehlikeye sokacağında birleştiler.

Türkiye içinde kundaklama eylemlerine izin alamayan OSS, Bulgaristan ve Yunanistan'ın Türkiye'ye komşu bölgelerine özel harekât ekipleri yollayıp buradaki demiryolu köprülerini uçurmaya karar verdi. Türkler, kundakçıların sınırı geçmesine izin vermeyince, kimi OSS görevlileri öylesine büyük tepki duydular ki, istifaya kalkıştılar. Ancak OSS, Büyükelçi Steinhardt (*) ve Türklerin korkusu pahasına da olsa blöf yapıp Türkiye'deki köprüleri uçurmayı düşündüğünü bildirince, Ankara karar değiştirdi.

Krom trenlerine yönelik OSS operasyonlarında kilit adam, OSS'nin Edirne'deki ileri karakolunu yöneten Teğmen Alexander “Alekko” Georgiades'ti.(*) Amerikan uyruklu bu Yunanlının kendine özgü maskesi, Yunan Konsolosluğu'nda diplomatlıktı. Emniyet de kendisine büyük destek sağladı. (*) Sınırı geçmesi için parola verildi, malzemesi taşındı ve bir Türk subay üniforması bile sunuldu. Alekko, Yunanistan ve Bulgaristan'a yaklaşık 30 kez gitti.

Yunanistan'a ilk kez aralık 1943'te Nazi karşıtı Yunanlı gerillayı görmeye gitti. Gerilla ile OSS arasındaki bağlantıyı sürdüren kişi OSS'nin verdiği para ve malzemeyle kaçmıştı. Şimdi aranıyordu, Georgiades “Onun yerinde olmayı hiç istemezdim” diye not düştü.

Georgiades liderlerine, “Ben yalnızca bir istihbarat ajanıyım ve düşmanla mücadelede kullanılacak istihbarat karşılığında para ya da malzeme sağlarım” demişti. “Konuyu ortaya koyuş biçimimi sevdiler, ancak mücadele için silah almanın daha önemli olduğunu ve iyi silahları olursa, daha çok istihbarat verebileceklerini söylediler.” Sonunda işbirliği yapılması konusunda anlaştılar.

Georgiades, “Odysseus” adlı bu gerilla lideriyle üç gün geçirdi: “Beni çok etkiledi, çünkü az eğitim görmesine karşın keskin bir zekâsı ve çok uyanık bir kafası var. Liderlik gücüne sahip. Adamları onu çok seviyor.” Georgiades gerillalar arasında çekişme gözlemedi. Kendi aralarında silah, başlık, kazak ve çeşitli siyasal görüşleri paylaşıyorlardı: “Çoğunluk, aileleri Almanların elinde tutulan ya da Bulgarlarca öldürülmüş köylülerdi. Giysileri acınacak halde. Silahları, müzeye yakışan bir derleme. İlaç ve sabun yokluğundan yaşam koşulları ve temizlik ilkel.” Doktor, gözlerinde yaşlarla, “Son altı ayda uygun ilaç olsa kurtarılacak dokuz kişi öldü” dedi. Ancak komünist liderler daha sonra “Odysseus” ve birkaç adamını “Troçkist” olduğu gerekçesiyle safdışı bırakıp öldürmeye çalıştığında Georgiades düş kırıklığına uğradı.

Georgiades, Edirne —işgal altındaki Yunanistan— İstanbul arasındaki gezilerinde, dağlarda savaşan gerilla ile lüksü seven tarafsız kentteki diplomatlar arasındaki garip çelişkileri gözledi. Müttefik güçlerin ortak amacına karşın, çekişmenin sonu yoktu. Direnişçi çeteler birbirinden kuşkulanıyordu. Yunanlı diplomat meslektaşları komünist gerillanın nihai amacından kaygılanıyordu. İngilizler kendi adamlarını bölgeye yollamak için “komplo” peşindeydi ve OSS adamları etki sağlamak için yarışıyordu. “Herkesin herkese duyduğu güvensizlik, çoğunluk haksız ve abartılmış”tı ve “nehrin öte yakasında” Yunanistan da olanlara ilişkin kaygılarına eklenmişti. İstanbul “entrika ve karşı istihbarat tımarhanesi”ydi. Georgiades iç çekti: “Tutku muhteşem bir güç ve biraz bencillikle karışınca, her şeyi önüne katıp götürebilir.”

Teğmen'in ana görevi, OSS kundaklama ekibi için ikmal hattı hazırlamak ve Yunan gerillasını, bu ekibe ev sahipliği yapmaya ikna etmekti. Sonunda Nisan 1944'te Yüzbaşı James Kellis (*) ve iki deniz kuvvetleri telsizcisi Spyridon Kapponis ile Michael Angelos'u Meriç Nehri'ni geçirip, Türkiye'den Yunanistan'a soktu. Görevleri, Mustafapaşa-Bulgaristan ve Dedeağaç-Yunanistan'daki köprüleri uçurup, Türkiye'nin Avrupa'yla demiryolu bağlantısını kesmekti.

- 1941'de Türkler, Almanların Bulgaristan sınırını işgal etmesi halinde savaşa girme tehdidinde bulundu. Türkler ve Almanlar, Almanların Sovyetler Birliği'ni işgal etmesinden üç gün önce, 18 Haziran 1941'de saldırmazlık anlaşmasını ve Ekim 1941'de ticaret anlaşmasını imzaladılar, ancak gerginlik aylarca azalmadı. Kasım 1943'te Georgiades Young'a Bulgaristan'ın Varna kentine krom ve trenle bakır cevheri taşındığını bildirdi. 

- “İkinci Dünya Savaşı'nda Tarafsız Ülkelerde Önleyici Operasyonlar,” 20 Mart 1947 ve “Türkiye'de Krom Üretimi,” 16 Eylül 1943 ABD raporları; Türk ve Alman müzakereciler arasında imzalanan anlaşmalar, Türkiye'nin Almanya'ya askeri teçhizat karşılığında 1943 yılında en fazla 90.000 ton, 1944 yılında ise 45.000 ton krom satmasını öngörüyordu. Her ne kadar 1936 Montrö Sözleşmesi Boğazların tarafsız sular olarak kabul edilmesini öngörse de, Türkiye Boğazların tarafsızlığını izleme ve uygulama sorumluluğunu liberal bir şekilde yorumlayarak savaş malzemesi ve maden cevheri taşıyan Alman ticaret gemilerinin Karadeniz'e girişine izin verdi. İki ülke arasındaki diplomatik yazışmaların ve müzakerelerin çoğu bu konuya odaklanmıştı. 

- Emniyet, Georgiades ile işbirliği yaptı çünkü Georgiades Bulgarlar için casusluk yapan Türkleri ihbar etmişti. Bunlardan on ikisi idam edildi. Marty (“Gosling”) ve asıl kuryesi George Valassiades dışında, dört ya da beş alt ajanı, her iki tarafın da ihanetinden korktukları için, OSS tarafından bilinmiyordu. Georgiades, Marasia'daki en uzun köprü olan (450 metreden fazla) “Chicago” ve Karaağaç'taki “Çiçero ”yu (köprülerin kod adları) kullanma planını iptal etti, çünkü ikisi de Türkiye'deydi ve onları yok etmek Türkiye'deki OSS mevzilerine missilleme demekti. Bu yüzden bunun yerine sadece Yunan ve Bulgar topraklarından geçenlere odaklanmaya karar verdiler. Almanlar o yılın başlarında Marasia (Maraşya, Meriç ve kolu Arda nehrinin birleştiği yerde) kasabasını Yunanlılardan tamamen temizlemişti.

- Bu arada Meriç giderek daha tehlikeli bir hal alıyordu ve Young Georgiades için endişeleniyordu. Sperling'in naklini istemesi üzerine Emniyet onu takip ettirdi ve sorguladıkları ve casuslukla suçladıkları bir Türk Yahudisi olan uşağı “Jeeves ”i tutuklattı. Polis müfettişleri Georgiades'in yardımcısını durdurarak “Jermi Sperlin adında uzun boylu sarışın bir Amerikalı” hakkında sorguya çektiler. Gander, Almanların artan gerilla faaliyetlerine karşılık olarak güçlerini 400'den 4.500'e çıkardıklarını ve Meriç'teki terörist taktiklerini yoğunlaştırdıklarını bildirdi. Naziler, köyleri kuşatarak ve arayarak, yerel halktan rehineler alarak ve eskiden Gander'in kuryeleri tarafından kullanılan köprülere, demiryolu hatlarına ve nehir geçişlerine muhafızlar yerleştirerek sivilleri terörize etti.

Buna rağmen OSS arka arkaya silah indirmeyi başardı ve gerillalar Chicago misyonuna akın etti. Sınırın kapalı olması nedeniyle Teğmen Athens deniz yoluyla giderek Meriç deltasındaki “New Orleans ”a marlin hafif makineli tüfekler, tüfekler, otomatik silahlar, mühimmat ve patlayıcılarla yüklü bir kayık indirdi. ABD'nin desteğiyle Yunanistan'ın en iyi silahlanmış gerillaları oldular. Haftalar süren eğitimden sonra, Türkiye ile Almanya arasındaki demiryolu bağlantılarını kesmeye hazırdılar. (4) Kellis, Gander'in keşif yaptığı Svilengrad'daki Bulgar sınırının hemen karşısındaki 210 metrelik “Milwaukee ”yi hedef aldı. 29 Mayıs'ta köprüden dokuz yüklü yük ve iki yolcu treni geçti. Aynı günün ilerleyen saatlerinde, 170'ten fazla eğitimli gerillanın yardımıyla Kellis ve Teğmen Athens köprüyü 1.400 kilo plastik patlayıcıyla mayınladı.

Kellis, 30 Mayıs gece yarısını çeyrek geçe fitili ateşledi. Birkaç dakika içinde patladı ve yapı çöktü. Gerillalar yem olarak kullanılırken, Kellis ve Athens saklandıkları yere doğru zorunlu bir yürüyüşe başladılar. Güneyde daha küçük bir grup, Dedeağaç'ın doğusundaki Yunan çatalında bulunan Antheia'daki yüz ayak uzunluğunda beton ve çelik bir demiryolu köprüsü olan “Joliet ”i havaya uçurdu. Ardından Gander, Yunanistan'daki en görkemli OSS sabotajını gerçekleştirdikten sonra Chicago misyonunu tahliye etti. Türkiye ile Almanya arasındaki demiryolu trafiğini durdurarak Almanya'dan gelen 690 vagonluk yükü Türkiye sınırının hemen içinde mahsur bıraktılar, ancak krom sevkiyatı bir ay önce resmen durdurulmuştu.

Takip eden haftalarda Gander ve Sparrow, Young'a Türkiye'nin Sovyetlerin ilerleyişiyle ilgili artan endişelerini aktardılar ve Türkiye, Almanya ile bağlarını koparmak için tereddütlü bir süreç içinde yeniden hizalanmaya başladı. Emniyet, 27 Mayıs'tan itibaren kendi birliklerinin hareketlerini kolaylaştırmak için Meriç, Çanakkale Boğazı ve Aydın Vilayeti çevresinde seyahati yasakladı ve İzmir ile “Key West” arasındaki yolları kapattı. OSS'nin solcu gerillaları ve komünistleri sınırına bu kadar yakın bir yerde sabotaj için silahlandırmasından tedirgin olan Emniyet, Edirne üssünün kapatılmasını ve Georgiades'in Almanlar tarafından tanındığı bahanesiyle uzaklaştırılmasını emretti. Orada gelecekte yapılacak herhangi bir çalışma SI ile sınırlı kalmalıydı. Chicago misyonunun iki üyesinin geride kaldığını bilmiyorlardı. EAM/ELAS gerillalarının gücünden endişe duyanlar sadece Türkler değildi.

Dipnot 4
19 Nisan'da Athens, Evros'taki Chicago misyonuna katılmak üzere yüksek patlayıcı ve makineli tüfek yüklü bir kayıkla Kıbrıs'tan ayrıldı. Eğriler'de, depolanmış 800 kilo OSS mühimmatı ve malzemesinin yanı sıra kuzey Ege için navigasyon istihbaratı da yükledi. Ayın yirmi dördünde “Boston ”a ulaştı. Orada Deniz Topçu Çavuşu Thomas Curtis'i ve operatörün Cox'un dairesine bir fahişe getirmesinin ardından “Boston ”a gönderilmiş olan bir telsiz operatörünü aldı. Kellis ile tanıma sinyalleri kurdular ve Meriç'teki randevuları için 30 Nisan'ı belirlediler, ancak karaya oturdular ve neredeyse iki hafta boyunca fırtınalar yüzünden geciktiler. Belirlenen noktanın birkaç mil güneyindeki Türk sahilinde saklandılar ve 11 Mayıs gecesi nihayet Kellis ve gerillalarla temasa geçerek adam ve malzemeleri indirdiler ve mühimmatları dağdaki sığınaklarına taşıyarak Bari'den ABD uçakları tarafından atılan diğer mühimmatlarla birlikte sakladılar. Herkes güvende olduğunda, Kellis gerillalara Amerikan silahlarının kullanımı konusunda beş günlük bir eğitim verdi, patlayıcı ve sabotaj konusunda daha ileri eğitim için yirmi kişi seçti ve grupları farklı hedef bölgelere atadı. 23 Mayıs'ta Kellis kuzeye doğru ilerleyen bir gruba liderlik etti ve Atina 170 gerillanın geri kalanını 1.400 kilo plastik patlayıcı (C-2) ile donattı. İki günlük dağ yürüyüşünden sonra Meriç Vadisi'ne indiler ve burada sadece geceleri, iz sürücüleri şaşırtmak için zikzaklar çizerek seyahat ettiler. Yolculuğun hedefini ve amacını sadece üç kişi biliyordu. Sabotajcıların artçıların patlayıcı taşıdığından haberi yoktu ve artçılar da sabotajcıların grubun bir parçası olduğunu bilmiyordu. Kellis ve Atina, ana birliği Meriç üçgeninde bırakarak iki gerillayla birlikte Edirne'den Bulgaristan'a uzanan köprüleri taradılar. Ayın yirmi dokuzunda geri döndüler ve diğerlerine planı bildirdiler. Sonra onları dört gruba ayırdılar. Bir grup Alman ve Bulgar muhafızların müdahalesini ortadan kaldıracaktı. Diğer bir grup, takviye kuvvetlerin bölgeye ulaşmasını engelleyecekti. Athens, Kellis ve yıkım ekibi patlayıcıları yerleştirirken üçüncü bir grup iletişimi kesecekti. Bir nöbetçi nihayet hareketliliği fark edip ateş etmeye başlamadan önce köprüyü araştırmak için bir saat yirmi dakika harcamışlardı ama artık çok geçti. Kellis beş dakikalık gecikme fünyesini yaktı ve fünye patladı. Curtis “Joliet ”i havaya uçurdu.


Allen'in kitabından çeviri ve ek bilgiler SB;




* William J.Donovan (1883-1959);
Washington OSS Başkanı. Asker ve hukukçu, OSS sonrası CIA kurucularından. 1916'da Rockefeller Vakfı adına Berlin'deydi. Hukuk firmasındayken JP Morgan adına çalıştı. MI6'le de sıkı fıkıydı. Birçok kişiyi "casus" olarak işe aldı: Öneğin, Eve Curie (1904-2007. Marie-Pierre Curie'nin kızı), psikolog Carl Jung, yönetmen John Ford, Titanik'in batışını anlatan "An Night to Remember" adlı romanı yazan John Walter ve yarış atları yetiştiren banker Paul Mellon... Birinci Dünya Savaşı'ndan beri arkadaşı olan "Packy" kod adlı Chiacagolu banker Mac Farland ise İSTANBUL OSS şefiydi.








* Hughe Knatchbull Hugessen (1886-1971), İngiliz. Türkiye Büyükelçisi 1939/44. İngiltere'nin sırlarını Elyasa Bazna'ya (Çiçero) kaptıran elçi. 1943 Kahire Konferansı.

* Laurence Steinhardt (1892-1950), Amerikalı, Türkiye Büyükelçisi 1942/45

* Lanning MacFarland, kod adları (Packy), "Juniper (Ardıç)", OSS İstanbul şefi; Frank Wisner (OSS İstanbul şefi; OSS Almanya; plan şefi, CIA) ile değiştirildi.

* James Kellis, Yarbay, ajan, OSS Özel Harekat (SO).

* Abwehr: Amiral Canaris'in başkanlığını yaptığı Alman İstihbarat Dairesi. Askeri komuta altındaydı, ancak her alanda istihbarat toplardı; MI6 ve OSS'yle benzer nitelik taşıyordu.

* Tevfik Bey, kod adı "Paprika (kırmızı biber), Asker, Türk Gizli Servisi Başkanı. Diğer kod adı "Aunt Jane (Jane Teyze)". Başka bir kaynakta sadece İstanbul Gizli Servis Şefi olarak geçer.

* Saim Bey, kod adı "Poppy (haşhaş)", Türk Ordusu, Yarbay.  Başka bir kaynakta "Alekko"nun Yunanlı kuryesi olarak geçer.

* Alexander "Alekko" Georgiades, Karpathos (Kerpe Adası) doğumlu, 1940'da Amerikan vatandaşlığı. ABD Ordusu, teğmen. Ajan, operatör. X-5 (OSS Karşı İstihbarat-5), Kahire'de kod adı "Gander (erkek kaz)", İstanbul'da "Aster (çiçek türü)". Yüzbaşı rütbesiyle ordudan terhis, Bronz Yıldız ve Amerikan Ordusu Liyakat Lejyonu ödülü. Amerika'ya döndüğünde Yunanistan'a yardım etmeye devam etti. Savaştan sonra gizli servis için çalışmayı reddetti. Ancak savaş döneminde diğer gruplarla olan etkileşimi yüzünden McCarthy Amerikasında baskı gördü.


Yer kod adları
* “New Orleans” = Meriç Deltası
* “Pittsburgh” = Edirne
*  "Boston = Reşadiye-Çandarlı
* "Key West = Aslan Burnu/Kuşadası; Kuşadası ise "Miami" olarak adlandırıldı.

* OSS = Office of Strategic Services = Stratejik Hizmetler Ofisi, CIA öncülü.
* SI = Secret Intelligence Branch (of OSS) = OSS'in Gizli İstihbarat Şubesi.

SB