6 Eylül 2015 Pazar

Yazılı belgesi 6. yüzyıldan aşağı inmeyen bir milletin dili hakkında 5.000 yıllık hüküm veremezsiniz..demeleri anlamsızdır.





SIRP ASILLI DR.PHİL HERMAN F. KVERGİC ATATÜRK'E İLETTİĞİ TEZE GÖRE 
TÜRKÇE YERYÜZÜNDEKİ İLK DİLDİR.


Araştırmaları arasında Atatürk'ü en çok etkileyen Sırp asıllı olup Viyana Üniversitesinde Doğu dilleri üzerine doktora yapmış olan Dr.Phil Herman F.Kvergic'in 1935 yılı Ocak ayında hazırlayıp Atatürk'e gönderdiği La Psycologie de quelques elements des Langues Turques (Türk dillerindeki bazı öğelerin psikolojisi) adlı 41 sayfalık basılmamış tezidir.

Bu tezin dayandığı ana görüş : Türkçe, yeryüzüdeki ilk dildir; sonradan oluşan dillerdeki sözcüklerin çoğu bu dilden türetilmiştir.(pdf2)


BU DİL HARİÇTEN YURDA GETİRİLMEMİŞTİR. BİLAKİS BU DİL TÜM DÜNYA DİLLERİNE GÖTÜRÜLMÜŞTÜR. 
BU DİLİN BİR ADI VARDIR: TÜRK DİLİ !...DİLİNDE ÜSTÜNLÜĞE ERİŞEMEMİŞ BİR MİLLETİN KÜLTÜRÜ DE EĞRETİ BİR KÜLTÜR OLARAK KALIR.


Prof.Dr.Zeynep Korkmaz (Türk Dili Öğretim Üyesi), "Cumhuriyet döneminde Türk Dili" adlı yapıtında, I.Türk Dili Kurultayında sunulan tezlerle ilgili görüşünü şöyle kalem alır:

"Tezlerin bir kısmı, Türk dilinin öteki dillere birer anadil olarak tanıma eğilim ve iddiasında olan tezlerdir. Bu iddiaların temeli de , Türk tarih tezinin verdiği istidlale (yol göstericiliğine) dayanmaktadır. Türk tarih tezine göre, Türkler buzul devri sonunda Orta Asya'da beliren iklim değişikleri ve kuraklık yüzünden , Asya dışına göç etmişler ve yayıldıkları yerlere kültürlerini de götürmüşlerdir. Irak, Anadolu, Mısır, Ege medeniyetlerinin ilk kurucuları Orta Asya'lılardır. Şu halde buralarda kurulan kültürde Türk dilinin öncülüğünü ve izlerini aramak gerekecekti."

Wilhelm von Humboldt, "Bir ulusun manevi gücünü, o gücün en yüksek açıklama aracı olan dilde araştırmak gerekir", "Dilinde üstünlüğe erişememiş bir milletin kültürü de eğreti bir kültür olarak kalır" der. Bu kurultaydan sonra Çankaya artık bir dil akademisine dönüşmüştür. Türk Tarih Kurumu Başkanı Hasan Cemil Çambel  (pdf1), bir anısını şöyle yazar:

"Kara tahta, gecelerinin geçtiği yemek salonuna geldi. (Atatürk) Hayret ve hayranlık verici bir ilim azmi, sebatı ve sabrıyla çalışıyor ve çalıştırıyordu. Köşke çağrıldığım bir akşam, O'nu , giriş kapısının yanındaki odada kendi kendine bilardo oynarken buldum.

Henüz misafirler gelmemişlerdi. Ben Dil Kurumunda çalışanlar arasında değildim. Fakat O, bu sırada bütün ruhuyla hep dilde yaşadığı için, bana dile dair bazı şeyler söylemekten kendini alamazdı. Söz gelişi, ben: "Efendim, Büyük Fredrik, Racine'in Atalie'sini yazabilmek için Yedi Sene Muharebeleri'ni feda ederdim diyor. Galiba siz de Türk dilinin fethini, Dumlupınar Zaferi kadar hayati görüyorsunuz", dedim.

Bilardo masasından bana döndü, ıstakayı yere dayadı ve gözlerinden saçılan derin bir imanla : "Bundan hiç şüphen olmasın!" dedi.  



ORHAN VELİDEDEOĞLU



*





“Orhun yazıtları taşlar üzerindeki yazıların ön sözü değil son sözüdür.” 


“İmparator İskit dilinde (Gök-Türkçe) yazılmış mektubu bir tercüman aracılığıyla okuyunca, 
oldukça istekli bir biçimde elçiyi huzuruna kabul etti.” 
Bizans Kaynaklarında Türkler (Menandros'un Fragmanları), İsmail Mangaltepe


*



“Gök Türk elçileri ellerinde bir Türkçe (İskitçe) mektupla vardıkları İstanbul’da çok iyi karşılandılar. 
Bizans’a ilk defa bilinmeyen bir ülkeden elçi geliyordu”
Kök Tengri’nin Çocukları- Ahmet Taşağıl


*



İskitlerde Yazı: 

İskitlerin çivi yazısı kültür sahası içerisinde epeyce bir süre kalmaları bu yazıya yabancı kalmadıklarını göstermektedir. Sus’ta bulunan yazıların, hakiki manada Türk olan Sakalara ait olduğu Mordtmann tarafından belirtilmektedir. Ayrıca, bu yazıların dilini Türk-Ugor diliyle bağlantılı görmekte ve bunu Sakaca olarak adlandırmaktadır. Bu metinler bize onların çivi yazısını öğrendiklerini ve bu kültür sahası içerisinde kullandıklarını göstermektedir.


Kazakistan’da Alma-Ata yakınında Esik Kurganı’nda bulunan runik yazı da büyük önem taşımaktadır. Bu yazı hakkında değişik görüşler beyan edilmiştir. Bazıları bu yazının ilgili küçük çanağın üzerine sonradan yazıldığını ileri sürmüştür. Bu görüşü savunanların karşısında Türkologlar, bu yazının Orhun-Yenisey tipinde olup Eski Türkçe olduğunu, Altay dilleri grubuna dâhil bulunduğunu ve runik bir alfabe ile yazılmış olduğunu ileri sürmektedir. Esik Kurganı’ndan çıkarılan horizontal yazı yirmi altı harften oluşmakta ve Orhon-Yenisey yazılarını hatırlatmaktadır.


Bu yazı önce de üzerinde durduğumuz üzere, Süleymanov tarafından “Han’ın oğlu yirmi-üç yaşında yok oldu (Halkın?) adı sanı da yok oldu” şeklinde gönümüz Türkçesine aktarılmıştır. Yine ona göre burada kullanılan yirmi altı harf Göktürk metinlerinde kullanılan harflerin ilkel şekilleri olup kullanılan kelimeler de yine Göktürkçede geçen kelimelerin eski şekilleridir.


Pavlador bölgesinde Bobrovoye köyü yakınlarında yapılan arkeolojik kazılar sonucunda bir kurganda Saka dönemine, MÖ V-IV. yüzyıllara tarihlendirilen runik yazı ele geçirilmiştir. Bir altın gem kayışı üzerinde tutturulmuş kemik nazarlık bir karaca şeklinde oyulmuş ve bunda sağdan sola “beyaz maral” yazısı okunabilmiştir. Nazarlık üzerindeki runik yazının Türkçe konuşan Sakaların yazı sistemi olduğu belirlenebilmiştir. Bu yazı, runik yazının Güney Sibirya ve Kazakistan’daki atlı kavimler arasında, ancak çok geç çıktığı yolundaki önce ortaya atılan görüşün belirgin bir biçimde yanlışlığını ortaya koymuştur.


Buradan ele geçirilen metinlerin dilinin de Türkçe ile bağlantılı olması ve Sakalara ait olduğunun belirlenmesi, onların çivi yazısını öğrendikleri ve kullandıklarını göstermektedir. Esik Kurganı’ndan bulunan küçük bir çanağa yazılmış olan yazının da runik yazı olduğu ve daha sonraki Göktürk yazısının öncüsü olduğu kabul edilmektedir. Orhun-Yenisey yazısının prototipi olduğu da kabul edilmiştir.” 





*


2600-year-old Issyk Inscription.
Two lines of Saka inscription that changed view on the history of the Türkic people


The oldest inscription in Türkic alphabet, the Issyk Inscription, written on a flat silver drinking cup, was found in 1970 in a royal tomb located within Balykchy ( Issyk), a town in Kyrgyzstan near Lake Issyk, and was dated by 5-th c. BC. In the tomb was a body of a man dressed from head to toe in magnificent attire, the clothes, jacket, pants, socks, and boots all had a total of 4,800 attached pieces of pure gold, greatest ever found in a tomb except Pharaoh Tutankhamen. The top of the cone-shaped crown covering ears and neck carried golden arrows emblem. A sword on the belt right side and a knife on the left were in sheaths. Beautiful relief ornaments of animal art decorated shields, belt and front of the hat. 


Radiocarbon tests determined the age of the finds as belonging to the fifth century BC. What was the world in the 5-th century BC? We have archeological discoveries, where dating is almost always somewhat speculative, and reconstructions of the ancient Greek maps, and the views of the Mesopotamian and Chinese records. From the Mesopotamian, Chinese, and Greek texts, from the archeological discoveries of the kurgans, from the written monuments, we get a glimpse of the nomadic nations of the Central Asia in the 5-th c. BC. The various interpretations of the graphics and contents of the inscription witness the paucity of the finds and the potential for the studies.


The difficulties in interpreting the same spelling are not staggering, all researchers working with texts not broken into words encounter them, and the task is complicated by the absence of vowels even if the modern language is known and a scribe is perfect, the bsncfvwls can be parsed quite differently, in addition to the “absence of vowels”. On another hand, with the today's capabilities, we can generate a list of possible options in seconds, given that we know most of the consonants, and have appropriate dictionaries and algorithms. This is, of course, applicable to any text with partially known phonetics, like the phonetized record of the Hunnic phrase. We should welcome the fact that the discussion finally broke off from the closeted bounds to the public review on the Internet.


And at last, the contents of the inscription finally fall within the known Türkic ethnological tradition of raising a leader to a throne, be he styled Shanyu or Khan or whatever: the chalice deposited with the Prince and its inscription appear to be the ceremonial cup he used to swear his oath of office during coronation, before being raised on a felt carpet and carried prescribed number of times around the Assembly of representatives. The departed was given his chalice, along with all other travel necessities, for the arduous travel to the other world.





"Akkadca ilk yazı metinleri M.Ö. 2500 senesinden öteye geçmez. Akkadcada var olan Türkçe kelimelere örnekler."
okumak için
Akkadcada Türkçe İzleri Ve Dil Kuralları Işığında Akkadca Ve Türkçe Dilleri Arasında Bağlar
Turkish Marks in Akkadian and Bonds Between Akkadian and Turkish in The Light of Language Rules
İngilizce olarak 2014 yılında bilim dünyasına sunulmuştur.




*



Issyk Inscription


The oldest inscription in the Türkic alphabet, the Issyk Inscription, written on a flat silver drinking cup, was found in 1970 in a royal tomb located within Balykchy ( Issyk), a town in Kyrgyzstan near Lake Issyk, and was dated by 5-th c. BC. What was the world in the 5-th century BC? We have archeological discoveries, where dating is almost always somewhat speculative, and reconstructions of the ancient Greek maps, and the views of the Mesopotamian and Chinese records. From the Mesopotamian, Chinese, and Greek texts, from the archeological discoveries of the kurgans, from the written monuments, we get a glimpse of the nomadic nations of the Central Asia in the 5-th c. BC. The various interpretations of the graphics and contents of the inscription witness the paucity of the finds and the potential for the studies.


To say that everything is clear, it is absolutely not. We have four (4) readings the Turkic, one (1) reading at Khotanese, and one (1) reading in a borsch languages collected from all the IE linguistic gardens, and all readings are different. It seems that should we give a linguist inscription of an elephant with a brush, it would be read in all languages except the elephant's. Because we have not discovered a mountain of elephant manuscripts. When we discover, we would read them, on the wave of the elephant popularity. For geologists, engineers, and economists, this does not work, but for linguists this is working as a clockworks, the dead are stubbornly silent, linguists do not understand the lingo of each other, and each creates a product in his own universe.


For the Issyk Alphabet table by Dr. Selahi Diker, the author of the AND THE WHOLE EARTH WAS OF ONE LANGUAGE (1996, 1999) For a complete analysis of inscription by Prof. A.S.Amanjolov in his book HISTORY OF ANCIENT TÜRKIC SCRIPTT ...link




*



"All these linguistic findings combined with archaeological artifacts allow to confirm that Scythian had Turkic origin and modern Chuvashs are Scytians descendants."
Valentyn Stetsiuk - Ukraine



"...all Slavic terms of the agriculture and gardening, equestrian terminology, most of the dress, tools, social organization come from the Türkic languages. The analysis allows visualization not only of the period when the Hunnish overlords and their successors were administering and collecting taxes from the subject tribes, mobilized them and led them into battles while teaching them to understand commands and communicate, but also of the previous centuries, when the Scythia and Sarmatia extended to Scandinavia, the Scythian and Sarmatian overlords were administering and collecting taxes from the multilingual subject tribes, and the agricultural Agacheris (Tr. “Forest-Dwellers“) were one of the Balto-Slavic's neighbors in the pre-Herodotus time."

Türkic, Slavic and Iranian
Valentyn Stetsuk
Research of Prehistoric Ethnogenetic Processes in Eastern Europe





*


"Biz Avrupalılar yazı dahil pek çok kültürel unsuru Türklerden aldık ve medeniyetimizi bunun üzerine inşa ettik" diyordu...
 Odin'in Türk olduğunu söyleyen İskandinav bilim adamı ; Norveç'te ulusal kahraman ilan edilen , Deniz Harpokulu Eğitim Gemisi'ne ismi verilen kişidir... aktaran Mehmet Turgay Kürüm


Grek alfabesinin Arkaik dönemdeki hali, Türk Runik yazısı da denen Türk oyma yazısındaki  sembollerle örtüşür. Akademisyenler Grek alfabesinin önce fenike alfabesinden etkilenerek , archaic - ancient- grek alfabesine sonra da bildiğimiz grek alfabesine dönüştüğünü söylerler. Sonrada Fenikelilerin alfabeyi kendiliklerinden icat ettiğini savunurlar. Oysa Fenike alfabesi de Türk runik alfabesinden esinlenmiştir. Grek alfabesini Fenikeye bağlamaktan daha mantıklı olan İskitlere bağlamaktır. İskitler de pekçok kadim Türk devletinde olduğu gibi bir kabilenin iteati altındaki kabileler konfederasyonudur. Türk Etnik ve kültürel yapısından gelen royal (Asil- kraliyet - yönetici) İskit kabilesinin yazısından etkilenerek (Grek diline uydurularak) önce Archaic Grekçe ve sonrada bildiğimiz Grek yazısı geliştirilmiştir. Arkaik Greek denen ve çeşitli lokasyonlarda bulunan yazıların alfabeleri mevcut pekçok sembol birebir Türk oyma yazısının sembolü ile aynen örtüşür. Bir kısmı da Türk tamgalarının deforme edilmiş halidir. Arkaik Grek yazıtlarında da Türk oyma yazısındaki gibi kelime ayracı üst üste 2 ve daha fazla nokta klasik Grekte bu yoktur.




Got kabilesi ,Deutsch'lar pagan iken Kırım'da komşuları Hun Türklerinden öğrendikleri oyma yazıyı, Atilla'nın önünden Tuna'nın batısına kaçarak Deutschland'ı kurduklarında, Hıristiyan olduklarında Latin harflerine geçseler de kelime ayracı iki noktayı 1901 yılında bile kullanmaya devam etmişler. (resim Alman Çeşmesi/İstanbul)


M. Turgay Kürüm ve Futhark Alfabesinin Gizemi
diğer makalesi "Avrasya'da Runik Yazı" Türkler Cilt 3'te













*


"3-17. yüzyıl arası Futhark veya Rünik alfabesi: Kuzey Avrupa Germen halkları arasında (İsveç, Norveç, Danimarka) kullanılan bir alfabedir.Yoğunluğu İsveç ve Norveç‟de olmak üzere Avrupa da 3500 kaya yazıtının, bu alfabe ile yazıldığı kabul edilmiştir. Gerek Gôktürk diye anılan Türk kavmi, gerekse de Kuzey Avrupa Germen kavimleri bu temel alfabeden yararlanarak kendi yazı sistemlerini kurmuşlardır. Bu alfabenin Gôktürk alfabesi ile aynı temelden kaynaklandığı ispat edilmiştir."

Türk Tarih Kronolojisi
Şevket Koçsoy, Türkler-Cilt- 01




"Doğudan Baltık bölgesine hareketin bir başka delili ise, Göktürk alfabesinin hemen hemen aynının kullanıldığı „Futhark‟ abecesi ile yazılmış taşların İskandinavya bölgesinde bulunmuş oluşudur."

Türk-Slav İlişkilerinin Başlangıç Dönemleri Üzerine
Osman Karatay ,Türkler-Cilt 02




"Bu bilgilerin ışığında Türklerin bugünkü Doğu Anadolu, Azerbaycan ve Kuzey Kafkasya‟yı içine alan coğrafya içerisinde MÖ. 3500‟den daha önceki bin yıllarda var olduğunu rahatlıkla düşünebiliriz. Bütün bu delillerden hareketle edindiğimiz kanaat, Göktürk (Runik) yazı, bu coğrafyada ideogram ve piktogram evresini geçirmiş, yarı hece aşamasına kadar gelmiştir. Göktürk yazısı, Doğuya yani Orta Asya ve Altay bölgesine doğru olan göçler sürecinde o bölgede edebi metinleri ifade edebilecek ölüde gelişmiş ve yaygınlaşmıştır. Doğuya olan bu göre paralel olarak Batıya, Avrupa‟nın doğusuna ve hatta bugün Futhark yazısı diye anılan yazının kullanıldığı İskoçya, Danimarka ve İsveç‟e kadar yayılmış edebi metinleri ifade edebilecek işlek bir yazı haline gelmiştir. Eldeki belgeler, yazının gelişim evresi, arkeolojik buluntular ve tarihi seyir bunun açık göstergesidir."


"Futhark: M.S. III. yy. ile XVII. yy. arasında Kuzey Avrupa Germen halkları arasında (İsveç, Norveç, Danimarka) kullanılan yazıdır. Yoğunlukla, İsveç ve Norveç‟te olmak üzere, Avrupa‟da 3500 kaya yazıtının bu yazıyla yazıldığı kabul edilmiştir. 16 ve 26 karakterli iki eski Futhark yazısı bilinmektedir. Bunlardan 16 karakterli olanına eski Futhark yazısı diyen bilim adamları bunları okuyamamaktadırlar. Bunlardan İsveçte bulunan Kylver Kayası (Stanga Gotland), Mojbro Kayası (Uppland), Istaby Kayası (Blekinge) Yazıtları ile İsveç ve Norveç‟te değişik zamanlarda bulunan metal, ağaç ve taş üzerine yazılmış birkaç eser de eski Futhark olarak adlandırılmaktadır. Ancak Batılı bilim adamları ısrarla bu yazının SlavGerman (Viking) ırkına ait olduğunu söylemektedirler. Bununla birlikte soldan sağa doğru Viking yazısı şeklinde olan bu yazıyı okumada da başarılı olamamışlardır." "Kuzeybatıda ise özellikle İsveç, Norveç ve Danimarka‟da yaklaşık 3500 taş üzerinde bulunan ve Futhark adıyla anılan buluntuların da Göktürk (runik) yazı ailesi içerisinde değerlendirilmesi doğru olacaktır."

Göktürk Yazısı
İsmail Doğan , Türkler Cilt 03









Bu da 2500 il öncə yazIlmış 2-ci qədim türk yazısıdır (1-ci Lemni yazısı idi). Almata yaxınında Issık kurqanda bulunan qablardan birinin üzərində iki sətirlik yazıdı. Bu yazını 30-a yaxın adam "oxuyub", ortaya 30 müxtəlif mətn çıxarıblar, sanki hərəsi ayrı-ayrı yazı üzərində çalışıb. Amma heç biri yazıdakı loqoqrama baxmayıb. Qədim türk yazısı üzrə 1 nömrəli uzman Altay Amanjolovdur, yalnız o yazıdakı hərfləri doğru təsbit edib (mən də onun hərflərini olduğu kimi saxlamışam), amma Altay bəy də yazıdakı EB loqoqramını və loqoqramı tamamlayan "i" hərfinin nə üçün kənara düçməsini gözardı edib və yazını soldan sağa belə oxuyub: "AĞA, SANA OÇUK, BEZ ÇÖK, BUKUN İÇRƏ AZUK İ".


Uzmanların ikinci yanlışı kurqanda bastırılan adamın erkək (ağa, döyüşçü, xan oğlu) olduğunu düşünmələridr, halbuki kurqanda yatan 16-18 yaşlı qızdır, iki uzmanla birlikdə onun kafa kemiyi (sümüyü) tikişi və çanaq kemiyində qadınlara aid özəlliyi tesbit etdik. Qızın başında qazax qızlarının bayramda geyindiyi saukele olması, yanında sürmə, ənlil-kirşan qabı da onun oğlan deyil, gənc qız olmasını sübut edir.Üzərindəki altun əlbisə onun xan və ya çox varlı birinin qızı olmasını göstərir. 


Mənim soldan sağa oxuduğum yazıda Turfanın Koço elindən Almata yaxınlığına köçən oğuz (saqa) boyunda Oqusgü və ya oqubəgü adlanan birinin gümüş çömçə üzərində Koçudakı ağ evi (yurt) xatırladan evin loqoqramını çizmiş və bunu iki sətrdə qeyd etmişdir: KOÇU ANISI AĞ EB-İ OĞUZ ƏR İÇİN OQUSGÜ (və ya OQUBƏGÜ) ÇİZİB.


Prof.Dr.Firudin Ağasıoğlu



Etrüsk-Türk Bağı kitabından


Pelasg ve Etrüskçe Türkçedir
Lemnos Yazıtı : Aker Tagar - Tursun Alp







ETRÜSK YAZITLARI KONUŞMAĞA BAŞLIYOR

Avrupa dilcilerinin son 500 yılda İtalya’nın eski sakinleri olmuş Etrüsklerin menşeini öğrenmeğe hasr ettikleri araştırmalara rağmen Etrüsklerin sırlı yazıtları halâ da okunmamış kalıyor. Nedeni şudur ki, Avrupalılar Etrüsk yazıtlarını yad dillerde - Kafkasya veya Hind-Avrupa kökenli diller esasında okumağa çalışmışlar. Türk menşeli araştırmacıların bir çoğu Etrüsk dilinin leksikonunda Türkizmlər aşikar etmiş ve şu dil gerçekleri Etrüsklerin Türk menşeli olduklarına inam yaratmıştır. Türkiye’de Adile Ayda, Başkurdistan’da Fazıl Latıpov ve başkaları Etrüsklerin Türk olduklarına inanmışlar. Lakin Etrüsk yazıtları susmakta devam etmiştir. Etrüskler kim idi?


Antik edebiyatta Etrüskler Küçük Asya’nın eski sakinleri olmuş Truvalıların ecdatları gibi tanınmaktadır. M.Ö. XIII bin yılda Yunanlıların mağlup ettikleri Truvalıların bir kısmı rivayetlere esasen İtalya’ya gelmiş ve burada yeni bir halkın, Romalıların esasını oluşturmuşlar. Bir çok Avrupa dilcisi, İtalya’ya gelmiş Truvalıların Etrüskler olduklarını yazmışlar. Onların esaslandıkları kaynaklardan biri Herodots'un Tirsenler olarak adlandırdığı halkın (Etrüsklerin) Küçük Asya’dan göçmesine dair bilgidir. Truvalılarla Etrüsklerin ayni bir kavim olduklarını ve onların her ikisinin prototürk kökenli olduğunu gösterecek dil gerçeklerini Türk okuyucularına sunmak isterdik. 


Eski İskandinavya kaynaklarında aşikar olarak Türkler adlandırılan Truvalıların onomastikasında üze çıkardığımız Türk adları Avrupalı araştırmacılara malum değildir. Meselâ, Truvanın sonuncu çarı olmuş Priam və eski Türk (kazak) epik edebiyatındaki Turanlı kahraman Priyamın aynı ismi taşıdıkları aşikârdır. Truva çarı Priamın nesline mahsus olan isimlerin de önemli bir kısmının eski Türk isimleri olduğu ortaya çıkıyor. Meselâ, Truvalı kahraman Eney Çuvaş Türklerine mahsus Eney ismi ile, Alber, Askan, İl ve başka Truvalıların şahıs isimleri ise eski Türklere ve Hunlara mahsus olmuş Alper, Askan, İl isimleri ile tam uygundur. Truvalı Dardan çağdaş Kırgızlarda hazırda kişi adı gibi işlenmekte olan Dardan değil midir? Bu isimlerin etimolojik çözümü de Türk dilleri esasında mümkündür.


Dardan Kırgız dilinde "iri bedenli ve sağlam adam" manasındadır. Alber, Alper eski Türkçe alp (“kahraman”) ve er (“er”) sözlerinden oluşuyor. Askan ise Çuvaş Türkçesindeki askan (“ağzın”, “coşkun”) sözündendir. Tutuşturulan isimlerin temelinde duran sözler antroponimik seciyelidir. Yani insanlara mahsus isimlerin temelinde mahz şu semantikli sözler bütün dillerde rastlanıyor. Truva - Türk paralellerinin sayısı oldukça çoktur.


Doç.Dr.Çingiz Karaşarlı
Azerbaycan Diller Üniversitesi ,2005
Türk Dünyası Dil ve Edebiyatı Dergisi 20. Sayı Devamı pdf:
Türkçe olarak Çingiz Garaşarlı "Truvalılar ve Etrüskler Türk İdiler" Kömen yayınları ya da İngilizce kitabı ve makalesi Who Were the Trojans?







Çingiz Garaşarlı "Pelasglar Türkçe konuşurdu" der ve Pelasglarda kullanılan isimleri Türkçe olarak açıklar.





*





Brandenstein, Lemnos (Limni) Adası’nda ele geçen ve üzerinde bir savaşçı resmi ile Etrüskçe’ye benzer bir yazı bulunan mezar stel’inin, Etrüskler’in İtalya’ya Anadolu’dan göç ettiklerinin önemli bir kanıtı olduğuna dikkat çekmektedir. Jacopi, Etrüskler’in Anadolu kökenli bir kavim oldukları görüşünü taşımaktadır. Wainwright, Etrüskler’in Anadolu kökenli bir kavim oldukları görüşünde olup, Etrüsk kültürü ile Anadolu kültürü arasında mevcut benzerliklere işaret etmektedir. Bloch, Etrüskler’in kökeni üzerine ileri sürülen görüşleri değerlendirerek, onları Anadolu kökenli kabul eden görüşü nazarı itibara almaktadır.


Pallottino, Bloch,Harrel-Courtés, Massa, Macnamara, Etrüsk kültürünün çeşitli kültürel unsurları mezceden bir yapıya sahip olduğunun altını çizmektedirler. Akkaya, Ağaoğlu, Pallottino, Bloch, Harrel-Courtés, Heurgon, Blunt, Dudley, Patterson, Etrüsk kültürünün Roma kültürü üzerine tesirini vurgulamaktadırlar.


Bu bağlamda, Etrüskler İtalya’ya göç yoluyla sonradan yerleşmiş olan Anadolu kökenli bir kavimdir. Etrüsk kültürü kompleks yapıya sahip bir kültürdür. Etrüsk kültürü, üzerinde yaratmış olduğu kültürel tesir vasıtasıyla Roma kültürüne önemli düzeyde katkı sağlamıştır.


Murat Orhun
ETRÜSK KÜLTÜRÜ VE ROMA KÜLTÜRÜNE TESİRİ 









"Etrüsk’lerin İtalya’ya göç dalgalarından biri, Ege kıyılarından gelmiştir. Çünkü Orta-Asyalı olan bu göçebe Proto-Türkler, İtalya’ya gelmeden önce birkaç nesil boyunca, Pelasg Turhan veya Turhan-Pelasg adlarıyla oralarda yaşamışlardır....Türk soyundan olan Pelasglar, Balkanlar’ın kuzeyini ve bu arada bugün Makedonya adını taşıyan bölgeyi aşıp, aşağı yukarı M.Ö. 3000 yıllarında, bugün Yunanistan denilen topraklarda ‘henüz Yunanlılar yokken’ buraları işgal etmiş ve güçlü bir devlet kurmuşlardır.... Pelasglar söz konusu topraklarda 1000 yıl kadar hüküm sürdükten sonra M.Ö. 2000 civarında Yunanlılar sökün etmişlerdir."


Etrüskler (Tursakalar) Türk İdiler






*




"Lemnos’ta bulunan kimi yazıtlar, Etrüsk dilini çok andıran bir dilde yazılmıştır. Gerçi Lydialıların dili konusunda pek az bilgi vardır, ama gene de eldeki bilgiler bu dilin de aynı aileden olduğunu göstermeye yeterlidir.... Demokrat Atinalılar, Pelasy kökenli uluslarıyla övünüyorlardı. ‘Toprağın oğulları’ diyorlardı kendilerine, Herodotos, bunları, Hellenleşmiş, Pelasglar olarak tanımlar."


"Yer adlarındaki çeşitli benzerliklere bakılırsa, Etrüsklerin Anadolu’yla (yalnızca Lydia’yla değil, Karia ve Lyria’yla da) daha ileri bağlantıları söz konusudur. Dahası, bütün bir Ege havzasında ve güneyde Kilikia’ya kuzeyde Kafkasya’ya kadar Anadolu’nun iç bölgesinde Hellenik olmayan bir takım öğelere (-nth-, -nd-, -ss-, -tt-) dayanan Korinthos, Kelenderis, Myndos, Parnassos, Knossos, Hymessos, Adramyttion gibi yer adlarına rastlıyoruz. ‘Thalassa’ (Attik lehçesinde thalatta) sözcüğü de aynı türdendir. Bu tür sözcükler, Hellen-öncesi dillerin varlıklarını en uzun süre korudukları Karia’da ve Lykia’da çok boldur, ama bunların geniş bir alana yayılmış olmaları, bir zamanlar Ege havzasında Anadolu’dan çıkan benzeşik bir dil alanının doğmuş olması gerektiğini göstermektedir."


"...dilbilimsel kanıtlar, bizi Ege'ye gelen Yunanca konuşan göçmenlerin anaerkil etkiler altına girdikleri sonucuna vardırmıştır....Ege havzası hiçbir zaman bütünüyle Hellenleştirilmemişti....Yunan dili ancak İskender'in fetihlerinden sonra Anadolu'nun iç bölgelerine sokulabildi....İÖ. dördüncü yüzyıla gelinceye değin, Girit'in kimi yörelerinde hala Yunanca olmayan bir dil konuşulmaktaydı."


"Etrüsklerin dili, Kafkasya’da hâlâ konuşulan dillerle bağlantılıydı. Bunu ilk kez, elli yıl önce Thomsen ortaya çıkarmış, Marr da onaylamıştı." (aslında Isaac Taylor 1876'da Turan dili olduğunu yazmıştır-SB)


"Etrüsklerin konuştuğu dilin ve kimi Asya dillerinin Kafkasya ile bağıntılarının doğurduğu sorunlar, Karadeniz’den Suriye’ye, Ege’den Sumer’e kadar bütün bir bölgeyi kaplayan ortak bir dil alt-katmanının bulunmasıyla karmaşıklaşmış ve büyümüştür... Kesin bir sınıflama olarak Hint-Avrupa kavramının kendisinin bile yeniden gözden geçirilmesi gerekebilir."


George Thomson 




*


"Ellin (Hellen-Ellen) öncesi bin yıllarda Sümer-Hatti-Girit üçgeninde etkin durumda olan toplumların dili bizim dilimiz gibi eklemeli yapıya sahipti!"
Prof. Dr. Saleh SULTANSOY



*



"Herodot'a göre Pelasglar her ne kadar Yunanistan’ın her tarafında yaşamışlarsa da, ‘Helen’ olan Dorların değil, sadece İyonların ataları idiler. Herodotos, Pelasg dilinin Yunanca olmadığını açık bir şekilde belirtir..."

Martin Bernal - Kara Atena



*


La formation du peuple grec.Paris 1923 Renaissance du livre XII
L'evolution de l'humanite synthese collective section I.le monde antique la Grece et la civilasation Hellenique XI - kitabından:


Bu topluluklar Hint-Avrupa kökenli olmayan dilleri belki de klasik dönemde, Ege yöresinin bazı noktalarında, örneğin Lemnos'da yaşayabilmiş dilleri konuşuyorlardı. Bir olasılıkla yerleşme yer adları bu izleri korumuş bulunmaktadır. Birçok kez gerek Avrupa gerekse Asya Yunanistan'ında görülen Larisa adı bu yok olmuş dillere ait gibi gözükmekte ve kale surlarla çevrilmiş kent anlamına gelmektedir. Biz bu ilkel topluluklara PELASG adını veriyoruz. Çünkü bu ad eskiler tarafından Helenlerden önce bulunan ve HELENCE OLMAYAN dili konuşanlara verilmiştir. Fakat PELASGLARIN gerçekten kim olduklarını bulmaktan vazgeçiyoruz. (...) 


İnsanlığın Evrimi Kollektif Sentez : Yunan Halkının Oluşumu
Henri Berr, 1923 (Fransız tarihçi-filozof- 1863-1954)
(niye vazgeçiyorsunuz, yoksa bulacaklarınız size hayal kırıklığı mı yaşatacaktı?  :) - SB)



*



In our view the Etruscans appear to be an original Turanian race , which formed the underlying stratum of population over the whole world and which cropped up, like Basques in Spain, in that part of Italy called Etruria.

Turanian_Etruscan / Hodder








Yani kaya resimlerinden tamgalara, tamgalardan alfabeye geçiş....
Göktürk alfabesi gökten düşmemiştir, uzun bir geçmişi vardır. İskit Türklerine ait yazı MÖ.5.yüzyıla aittir, bu da şimdiye kadar bulunmuş en eski Türkçe metin olarak, şimdilik, tarihe geçmiştir. Ağasıoğlu Hocanın çalışmalarını okuyanlar Etrüskçenin, Lemnos Yazıtının da Türkçe olduğunu bilir, ki aşağıda verdiğim bilgiler ışığında, Medlerin ve Elamların Yazısı da Türkçe çıkmıştır. 
Türkçe'nin Akadça ve Arapça üzerindeki etkisini de unutmayalım.
(diğer diller (İngilizce/Slav) üzerindeki etkisi için bkz.)



*



In this region however Darius I set up his Behistun text in three languages, Persian, Semitic and Turanian. Hence Dr.Oppert supposes the "Proto-Medes" to have been a Turanian race, akin to the old population of Susa further south, 
and to the Akkadians..... 
Faits of Man - Forlong







Medler

Yer ve halk adı olmak itibarıyla Med kelimesi D.Ö.9. yüz yıllığın ortalarından meydana gelmiş ve ilk başta yer adı olmuş, hem de çağdaş İran’ın tam merkezi vilayetleri, daha doğrusu Hemedan, Elvend dağının dört bir yanı, Kaşan ve Kum’un batı toprakları, Rey, Kazvin, Zencan, Hazar’ın güney kıyıları, Miyana, Heşteri, Kızılözen yatağı ve oranın kuzeyi ve Halhal’ın güneyi, İran Kürdistanı yerlerine denilmiştir. Bu yerlere yaklaşık olarak Merkezi Med deyimi kullanılmıştır.


Tarihi eserlerde Med sözüyle ilk kez Maday biçiminde Asuri kralı Selmenser’in D.Ö.844, 838. yıllarda, Gutti-Lullubi ülkesine saldırılarıyla ilgili taş yazıtlarında karşılaşıyoruz. Asuri krallarının bazılarının tabletlerinde Med adıyla birlikte Gutti (Guttium) adı da geçmiştir. Zaten bu halklar komşu olmuş ve hepsi de Merkezi Med ve Azerbaycan topraklarında yaşamışlardır. Medlerin ülkesi bugünkü Heşteri, Urmu Gölü’nün güneybatısı, Kızılözen yatağı, Zencan, Rudbar, Halhal’ın güney toprakları olmuşsa da Guttilerin ülkesi oralardan doğu ve güneydoğu, yani Hemedan, Erak, Elvend’in çevresi, Save, Kaşan (bu kelime Kassi elinin adından türetilmiştir.) ve Kum’un batı yerleri olmuştur. Bu yerler Merkezi Med ve Azerbaycan toprakları olmuştur.


Oppert’in dediği gibi Medler eklemeli dilli, Turanlı ve Altay dağlarından gelme olmuşlardır.  Med elleri İşguzların D.Ö.7. yy.’ın başlarındaki göçlerinden iki asır ve belki de daha önceler, yani D.Ö.10-9. yy.’larda kuzeyden, Kafkas geçitlerinden Azerbaycan’a gelmişler. Herodot şöyle diyor: 


“Asuriler Yukarı Asya’da 500 yıl hükümet ettiler, onların buyruğuna uymayan ilk halk Medlerdi. Bunlar özgürlük uğruna savaştılar ve yiğitlikler göstererek, kölelik zincirinden kurtuldular. Ondan sonra başka halklar da onların yolunda gittiler ve hızla Asya kıtasının bütün halkları özgürlük ve bağımsızlıklarına kavuştular... Medlerin boylarının sayısı altıdır: Bus-Busae, Partaken, Sturohat, ArisantArizant, Budi, Mug.”


Medlerin Hint-Avrupa dilli olmadığını gösteren başka bir kanıt da Pehlevilerin (Rıza Şah ve Muhammed Rıza Şah zamanı) Akamentlerin 2500 yıllık krallıklarıyla ilgili düzenledikleri şölenleri gösterebiliriz. Yani onlar Medleri Hint-Avrupalı saymayarak onların 123 yıllık egemenliklerini bunun dışında tutmuşlardır. Akamenitler bu şölenlerin düzenlendiği zamandan 2500 yıl önce yani D.Ö.550. yılda egemenliği Medlerden almışlardır.


İRAN TÜRKLERİNİN ESKİ TARİHİ
Prof.Dr. Muhammed Taki Zehtabi (Kirişçi), Ferhad Rahimi








Günümüzdeki İran'ın Kuzeybatı ve günümüzdeki Azerbaycan'ın Güney ve Güneydoğu kesimlerinde yaşamış halktır. Yunanlar bu halkın yaşadığı bölgeye Medya (Azerbaycan Türkçesinde Midiya/Madaya) adını vermişler. Medler ilk kez Asur kralı III. Salmaneser'in dönemindeki (M.Ö. 858-824) yazılarda "Mada" adı ile kaydedilmişler... Heredot'un Media - Jason ve Argonatlar hikayesindeki Media'dan adlandırdığı ülkedir.


Yeni Babillilerle birleşerek Asur Krallığı'nı yıkan Medler, MÖ 6. yüzyılda Anadolu'dan Afganistan'a kadar büyük bir arazide imparatorluk kurmuşlardır. MÖ 550 yılında, Med-kökenli Büyük Kiros'un büyükbabası, Med kralı Astiages'i yenmesi sonucunda, Medya Ahameniş İmparatorluğu ile birleştirilmiştir.


Aryan olarak sınıflandırılan Med halkının Hint-Avrupa dili konuştuğu kabul edilmiş, lakin Hint-Avrupa dili ile hiçbir şekilde çözülememiştir. Med/Midiya'lere ait olduğu söylenen yazıtın arami alfabesi ile yazıldığı ama arami dilinde olmadığı söylenen yazıtı okudular. Yazıtın arami alfabesinde bile yazılmadığı Orhun-Yenisey alfabesi ile Türkçe yazılmış olduğu ortaya çıkmıştır.


Prof.Dr.Bahtiyar Tuncay..link



*



"Elam-Türk akrabalığının ciddi boyutlarda olduğu ve bu konunun iyice araştırılmasının önemli sonuçlar doğuracağı sanılmaktadır. Burada söz sadece bir takım ortak kelimelerden gitmemektedir; belki daha büyük çapta olan ortak kültür öğeleri söz konusudur. Türkçe'de kullanılan ölmek kelimesi Elamca'da da kullanılır. Elam dilindeki anlamı yükselmektir. Türkçe'de de aynı anlam taşıdığı sanılmaktadır."

ELAM SİYASAL VE KÜLTÜR TARİHİ Hasan Gülmuhammet,2004





*

Bundan on iki yıl önce Arapçanın bükünleşmiş ve değişmiş bir Türk dili olduğu davasını, ilk defa olarak ortaya atmıştım. Sonradan, bu yolda birtakım yazılarım ve etütlerim de çıktı. O zamandan beri sürüp gelen araştırmalarım beni yeni yeni gerçeklere götürdüğü gibi, eski görüşlerimden bazılarının da değişip düzelmesini gerektirdi. Yeryüzünde konuşulan bütün dillerin veya bunlardan birçoğunun birleşik bir köke dayandığını, öteden beri, ileri sürenler olmuştur.


Biz Arapça ile Türk dili arasındaki yakınlığı aydınlatacak olan bu araştırmalarımızda bunların bir kaynaktan çıkmış iki kol olduğunu değil, Arapçanın eski çağlardan beri, ödünç alma yoluyla gelişmiş ve Türkçemizin kökleriyle olduğu gibi, kendi gramer kurallarına göre işlenen üreme ve ekli kelimeleriyle de yuğrulmuş bir dil bulunduğunu belirtmek istiyoruz.



*


....“Tarihsiz Türk dili tarihi düşünülemez.” Bu gerçekten de öyle. Tarihi öğrenmeden hiçbir halkın dil tarihi konusunda doğru, gerçek fikir söylemek imkansız. Bu açıdan baktığımızda, tarihi, özellikle,  araştırma konusu olan tüm Türk halklarının (ister büyük, ister küçük) tarihini öğrenmekte ne kadar gayret sarf ettiğinizi her okur anlayabilir.  Hem de öyle böyle tarihi değil, “daha çok karanlık dönemleri ve kökenleri aydınlatmayı gerektiren tarihi. Dahası Türk halkları tarihinin hâlâ tam gün yüzüne çıkmadığı da her kese belli. Sovyetler Birliği’nde yaşayan Türk halklarının tarihi ise günümüze kadar doğru şekilde değil de, saptırılarak öğrenilmektedir.  Bu konuda Türk halklarının içlerindeki bir sıra “kendi” araştırmacılarının da negatif etkisi ve rolü de az değildir. 

Türk dillerinin ortak ve benzerliğini değil de, farklılığını yansıtan özelliklerinin araştırıl­ma­sına daha çok önem vermeniz de takdire değer. Çünkü, günümüzde hala Türk halklarının tarihini inkar edenler, onların  ve dillerinin çok yakın zamanlarda geliştiğini ve dillerinin yalnız lehçe ve ağızlardan ibaret olduğunu iddia edenler de mevcut.


Çok haklı olarak XIII yüzyıldan önceki zamanın dil manzarası ile ilgili araştırmaların ol­duk­ça az olduğunu vurgulamaktasınız. Zaten bu yüzden de çokları Türk halklarının büyük bir kıs­mının dillerinin aniden bu yüzyıldan sonra meydana çıktığını düşünmekteler. Bu yüzden sizin daha ileri zamana, önceki tarihlere yer vermeniz çok güzel. Doğru, sizde bu bakımdan  Köprülü’nün  de emeği az değil. Ama onun Türkiye’de yaptığını Azerbaycan’da Prof. Dr. Y.Yusifov, Prof. Dr. T.Hacıyev, Prof. Dr. G.Geybullayev gerçekleştirmişler. Onlar da daha derinlere giderek  çok değerli bilgi ve belgelere ulaşmış, böylece ister halk, isterse de dil tarihi ile ilgili belli düşünceleri oldukça zenginleştirmişler.

Azerbaycan Topraklarında ismi ilk defa M.Ö. 24. yüzyılda Asur kaynaklarında geçen güçlü Turukki kavmi yaşamıştır. Turukkiler (çift k seslerinden biri Asur elementi sayılmaktadır.) çok cesur bir kavim olmuşlar. Hatta uzun süre Asur devletini bile korku altında bırakmışlar. Bu kelime Sumer-Akkad yazılarında da defalarca hatırlanmış. Tarihçiler Turukki kelimesinde Türk kelimesinin ilk şeklini görüyorlar: “Turukki adı “Türk” isminin ilk şekli olmuş.” Ve ya “Bununla ilgili (Altay kelimesinin açıklaması ile-G.K.) Turukku, yahut Turuk isminin kökeni belli oluyor. Sözkonusu isim “Türk” kavim isminin ilk şekli olmuştur. Genelde “Türk” isminin eski şeklini “Tu­ruk, Turuku” gibi kabullenmiş bulunmaktadır. Ilk Orta çağ yabancı dilli kaynaklarında “Türk” ismi ile beraber “Turukka” (Hint kaynakları), “Ttrruki”( Hoten metinleri), drug/drugu (Ti­bet kaynakları) varyantları kullanılmış. M.ö.2.binyılda Akkad çivi yazılarında söz konusu halk isminin ilk “Turukki/Turuki şekli korunmuştu.”


Prof.Gazanfer Kazımov'dan Prof.Ercilasun'a Açık Mektup için:




*


ÇUVAŞLAR - SABİRLER - OĞUZLAR - TÜRKLER

"Çuvaşçayı şekillendirenler Altayların güneybatısında yaşayan OĞUZLARDI. MÖ.1000 yılında bu kavim ikiye ayrılmıştı. Bir kısım Oğuzların Hint-Avrupa dili konuşanlarla ilişkileri nedeniyle lehçeleri "r" ve "l" harfi değişimi görmüştü. Bu Oğuz kavimleri zaman içerisinde Ogur Türkleri olarak bilindiler. Türk lehçeleri "z" harfinin "r" ye ve "ş" harfinin "l" ye değişimi esas alınarak iki kolda tasnif edilmiştir. Buna göre "z" "ş" esaslı lehçeler grubuna Doğu Türkçesi , "r" "l" esaslı lehçeler grubuna da Batı Türkçesi denilmiştir. Bu ikinci grubta yer aldığımız için atalarımızın adı da OĞUZ'dan OGUR'a dönüşmüştür. Özetle, biz Çuvaşlar ortak atalarımızın , yani Hunların dilini konuşuyoruz. Çuvaşça ayrıca Türk dilleri arasında Ogur öbeği olarak bilinen kolun yaşayan tek dilidir. Yakın akrabaları Hun dili, Ön Bulgarca ve Hazarca artık ölü dillerdir."




DRAVIDIAN LANGUAGE

"Mr.Edkins in his "China's Place in Philology" has opened up a new line of inquiry in regard to the existence of Turanian influences in the grammatical structure of Sanskrit. He regards the inflexion of nouns by means of case endings alone without prepositions in addition, as the adoption by Sanskrit of a Turanian rule. He thinks alsı the position of the words in a Sanskrit prose sentence is Turanian rather than Aryan."




TÜRK KÜLTÜRÜNÜN HİNDİSTAN UYGARLIĞINA ETKİSİ

"Hintçede Türkçe unsurlar azdır. Yine de Türkçenin Hindistan’a bu dili konuşanlarla girdiği de reddedilmez bir gerçektir. "




DOĞU ANADOLU’NUN TARİH ÖNCESİ KÜLTÜRLERİ

"Profesör Erzen'e göre, Hurrianlar ve Urartuların kökleri aynı antik Doğu Anadolu Kalkolithik kültüre dayanıyor ve Semitik ya da Hind-Avrupa gibi bir dil değil de eklemeli Asya dillerinden birine sahip aynı ırkın iki kolu olabilirler. Aslında, kök kelimeye ön ekler koyarak kelime üretme kabiliyeti dolayısıyla, Urartuca'nın Ural-Altay dilleriyle benzerlikleri vardır. Dahası, Hurrian ve Urartuların tanrı ve tanrıçaları aynı kökten geliyor."







ANAU

"Sümerolog Karmer de Sümerlerin Mezopotamya'ya dördüncü binin ikinci yarısında gelmiş olacaklarını ve ana yurtlarının bilinmediğini belirtmektedir. Onun kanaatince, Enmerkar ve Aratta üzerinde dönen, destan! menkıbeler silsilesinden hükmedileceğine göre, ilk Sümer hükümdarları, belki Hazar Denizi çevresinde kurulmuş olan bir şehir devleti ile çok sıkı bir münasebete girmiş bulunuyorlardı. Bir ölçüde Ural-Altay dillerini hatırlatan Sümer dili de yapısı bakımından bir bitişken dildir ve bu dil vakıası da Aratta gibi aynı geniş sahaya işaret etmektedir."


"İranlı tarihçi Hasan Pirniya bu konuda şöyle yazıyor: Ancak Akkadların ve Sümerlerin nereden geldikleri konusunda Aşkabat'ın yakınındaki Anu, Astarabad'ın yakınındaki Türendepe, (bazılarına göre Turantepe B.G.) ve Daraygez'de (Güney Türkmenistan çevresi, BG.) bulunan seramik eşyalar, kap kaçaklar ve buna benzer şeylerin imalat ediliş şekilleri Elam tarzı ile aynı olup altın vazoların yüzünde ise Sümerlerin resimlerinin işlenmiş olmasını göz önüne alarak, bazı bilim adamları Elam Uygarlığı ile Güney ve Batı Türkmenistan uygarlığının birbiriyle ilişkisinin olması gerektiği kanaatine, belki de Sümerler de kuzey taraftan Basra Körfezine ve Babil düzlüğüne gelmiştir diyen düşünceye varmışlardır."17 Hasan Pirniya kendi kitabının girişinde dünyadaki mevcut dilleri ve eski dilleri üç gruba bölerek Elam ve Sümer dillerini Ural-Altay ve diğer bükünlü (iltisa-ki) dil grubuna koyuyor."




"Türkmenistan'da Anau bölgesinde son yıllarda yapılan çalışmalar, özellikle günümüzden 4000 yıl öncesine ait, yazı olma ihtimali yüksek şekillerin bulunması (ki, bunları Göktürk yazısının bir ön veya ilkel türü olarak görmemek için bir sebep yoktur) bu ümitlerde bizleri haklı çıkarmaktadır."

Osman Karatay - İran Turan syf 24  



TURKISH WORD OĞLAN - OGHLAN

"Old Irish oglach («young», «warrior», «servant») is a cognate of the Turkic oghlak («young», «boy»), 
a variant of the common Turkic oghlan."





M.Ö. 480‟lerde yaşamış olan ünlü tarihçi Herodot‟un, “yurkae” ve “targitoes” diye yazdığı adın, 2. Plinius ile P. Mela‟da “turkae” şeklinde geçmesi, artık açıkça “Türk” adını çağırıştırıyor. Truvalılarda “Tenkri‟ler” boy ismine rastlanıyor. Truva‟da ilk tabakalardaki halkın Türklerle akraba (Pelaj‟lar) tahmin ediliyor. Doğrudan doğruya Pelajlarda da “Turxum” şeklinde bir isme rastlıyoruz.

Prof.Dr.Reha Oğuz TÜRKKAN TÜRKLER - CİLT 1 - pdf



Celts or Galatians

"Turkish civilizations in İberia peninsula and Scythians in Europe. That's why they have some Turkish words 
in their language.(Scythian language was Turkish)"





HAZAR TÜRKLERİ Türkçe konuşurken Museviliği benimsemesinden dolayı zamanla Yiddish diline geçmiştir.




ilgili:







Yani “Yazılı belgesi 6. yüzyıldan aşağı inmeyen bir milletin dili hakkında 5.000 yıllık hüküm veremezsiniz “ demeleri anlamsızdır. Ayrıca Çin arşivlerinde Hunlarla yazıştıklarından da bahsedilir. 
Daha öğreneceğimiz çok şey var desenize….
SB





"Türkler 40 bin yıl denilemese bile en az 8 bin yıldır Anadolu’dadır ve Servet Somuncuoğlu’nun  “Karlı Dağların Ardındaki Sır” belgeseli, "batılıların" bütün planlarını altüst etmiştir." 
Arslan Bulut





"Saka, İskit, Tagar, Taştık, Andronova, Afenasyova vs… diyorlar ama asla Türk demiyorlar. Burada temel bir kültür kodu vardır. Bu temel kültür kodunu bugün biz Türk olarak tanımlanan kültür çevresi içinde görüyoruz. Yani, Orta Asya’daki bu kaya resimlerinin arkeolojik alanlardaki kültürün takipçisi Türk kültür çevresi içinde yaşayanlar Türklerdir. O nedenle bugün bizim hepsine birden Türk dememiz lazımdır. Yunan medeniyetinin içinde bir çok uygarlıklar var, küçük küçük site devletlerinden oluşuyor. Ama en başa “Yunan Medeniyeti” ibaresi konur. Yine aynı şekilde Hint Medeniyeti içinde yüzlerce unsur var ama “Hint Medeniyeti” deniliyor. Eski çağlara göre 5 büyük medeniyet sayılır: Çin, Mısır, Yunan, Hint, Mezopotamya. Tabii bir altıncı medeniyet vardır. O da Türk Medeniyeti'dir. Dünya'da 270 milyon (bugün için 350 milyon) insan anadili olarak Türkçe konuşur ve Türk Dili anadiller skalasında Dünya'nın 4.büyük dilidir.  Kaya resimlerinde biz Türkçe dışında hiçbir yazıya rastlamadık. Türk Devleti "onların" hiçbir şekilde işlerine gelmez.
Servet Somuncuoğlu







"Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. 
Dilin milli ve zengin olması milli hissin inkışafında başlıca müessirdir. 
Türk Dili, dillerin en zenginlerindendir, yeterki bu dil şuurla işlensin. 
Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, 
dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır."

Gazi Mustafa Kemal Atatürk
2 Eylül 1930



Sinan Meydan






TÜRK DİLİ
TURKİSH LANGUAGE
TURKS